Üniversiteden mezun olalı on beş sene olmuştu. Dün akşam rüyamda üniversitedeyken tanışıp aşık olduğum ve bir türlü unutamadığım kızı gördüm.
Gördüğüm rüya beni bu sabah onun yaşadığı şehre doğru yola çıkardı. Onunla güzel bir aşk yaşamıştık lakin kavuşamamıştık. Yanmıştık, kavrulmuştuk en sonda ise kahrolmuştuk. En azından ben kahrolmuştum. Ben okuduğum bölümden atanmış ve on yıl boyunca Ankara’da öğretmenlik yapmıştım ve on yılın sonunda istifa etmiştim. Sonrasında ticaretle ilgilenmeye başlamıştım. Bunlar pek önemli değil önemli olan o ve onun şu an nasıl olduğu. Hayatımda üç defa rüyama girmişti.
Birincisinde evlenmişti ikincisinde kayınpederini kaybetmişti üçüncüsünde ise ikiz bebekleri olmuştu. Ortak arkadaşlar sayesinde haberleri alıyordum. Onun yaşadığını bilmek kimle evlendiğini bilmek nerde çalıştığını bilmek bana iyi geliyordu. Çeşitli sebeplerden dolayı ayrılmak ve yollarımıza bakmak zorunda kalmıştık. Üniversitenin son gününde beraber vakit geçirmiştik ve günün sonunda birbirimize sarılıp ağlamıştık en sonda ise birbirimize el sallarken de helalleşmiştik. O anı hiç unutamıyorum keşke ellerinden sıkıca tutup bırakmasaydım onu. Fakat bazen insanın elinden bir şey gelmez. Benimde ona dualar etmekten başka bir şey elimden gelmemişti.
Ah ah insanın kalbi her gün atar da ama bence sadece birine atar tüm hayatı boyunca. Evet benim de yaralı kalbim onu gördüğüm günden beridir onun için atar durur. Zaman içinde evlendiğini duydum çocuklarını gördüm ve ona kavuşmanın artık imkansız olduğunu da anladım bir gün. Bende çok iyi bir kadınla evlendim ve onu sevdim fakat ona aşık olmadım ki bunu o da biliyordu. Zaten hangi insan evladı aşık olduğu kişiyle evlenip yuva kurabiliyordu ki değil mi? Gayet anlayışlı ve merhametliydi. Onunla üç çocuğumuz oldu. Hatta bir kızıma aşık olduğum kadının adını verdim bizim ki neden o isim diye sormadı ama adı gibi biliyordu neden bu isim olduğunu. Kalbimde başkası varken soyadımı verdiğim kadını üzmedim aksine onu çok mutlu ettim ve bana çoğu kez iyi ki seni seçmişim adam der durur.
Hani aşık olduğum kadına kavuşamadım diye isyan etmedim nasip kader kısmet deyip kendi hayatıma baktım. Hayatımdakileri mutlu etmek hep en büyük gayem oldu. Sağ olsunlar onlar da beni mutlu etti. Yani benim için hayat yolunda gidiyordu. Ama rüyama giren kadın için hayat nasıldı onu bilmiyordum işte bunu öğrenmek için yollara koyuldum. Hem bilmiyorum belki de onu bu dünyada son kez görecektim bu yüzden olmalı ki onu görmek için yola koyulmak beni vicdanen rahatsız etmedi. Hem o kadarı da olsun be insan aşık olduğunu uzaktan da olsa görebilmeliydi. Hayat kısaydı ve ölüm oldukça ciddiydi.
Onu uzaktan da olsa görmek benim için yeterdi. Akşam yedi gibi şehre varmıştım. Bir yerlerde yemeğimi yiyip içkimi doyasıya içmiştim. Kafam iyiydi eskisinden. Ardından ortak arkadaşımız Yusuf bana onun ev ve çalıştığı yerin adresini atmıştı. Evine gidemezdim. Dayanamazdım. Kapıyı açan o olacaktı ama bizim evin kapısı değildi o ev. İş yerine gidecektim. Saçlarım dökülmüş, gözlük kullanmaya başlamış ve fazlasıyla kilo almıştım son birkaç sene de. Hani beni tanımaması da muhtemeldi. İhtimaller arasındaydı. Hayat zaten hep böyleydi.
Uygun ve güzel bir otel buldum ve orda kalmak için gerekli parayı peşin ödedim adama. Sonrasında odama çıktım ve yatağıma uzandım sol cebimden üniversiteden kalma resmimizi çıkardım doyasıya öptüm aramızda kalsın ağladım da. Bazen böyle kaçamaklar yapıyordum onun resmini alıp doyasıya konuşuyordum ona bazen de ölesiye. Gülüşü hala gözlerimin önünde. Ne güzel gülüyordu gülmeseydi öyle zaten çalabilir miydi bu kalbi bana söyle? Sen söyleme ben söyleyeyim çalamazdı. Kokusunu ölene dek unutmayacağım. Benim olmadı belki ama bu onu sevmeme mani de olmadı. Telefondan bizim şarkıyı açtım ve gözlerimi kapattım.
Son kez geldim kadın Kulağımda onu hatırlatan şarkının sesi göğsümde ise bizim resmimiz. Böyle geçti o gecemiz. Sabah resmin arkasına yazdığım kısa bir şiir ve ona vereceğime dair bir umut. Şiir tamda şöyle:
Kalbimde sadece senin adın
Hafızamda sadece senli anıların tadı
Gittikten sonra neyim kaldı
Yaşayan bir ölü ve de ölmek üzere olan bir deli
Çare bulmadı bu derde hiçbir veli
Sen gibilerini sevmeli
Bir ömürde beklemeli
Usulca ve de edepli
Artık bu resim senin olmalı
Yanan ellerimin ve yüreğimin
Ateşi seni de acıtmalı ve yakmalı
Bu şehirde sana yakın bir mezar olmalı
Hem, hem
Seni sevdim hep de seveceğim
Bunu sakın senden başka kimse duymamalı.
Sana geldim kapına geldim
Bu aşığı o güzel gülüşünle son yolculuğuna uğurlamalı
Allaha emanet kalbimin ve ruhumun devası
Dertli başımın ve yaralı gönlümün belası.
Elime ve dilime hükmedemedim tek resmimize bunu yazdım. Anlam veremedim. Tek resim bu olunca da yırtıp atmaya kıyamadım. Otelden çıkıp iş yerine heyecanla yürümeye başladım. Ayaklarım titredi ruhumu bir korku sardı kontrolümü kaybetmiş bir havam vardı. Cebimden resmimizi çıkardım soluk alıp vermelerim yavaşladı. Karşımda bir araba. Görmüyor mu beni acaba? Ezmesin beni yürüyebiliyorum anca. Onu gördüm araba yaklaşınca. Böyle mi oluyordu kafayı sıyırınca. Dur dur dedikçe boğazım kan doldu. Olan oldu. Beni arabayla vurdu. Bilmeden. Görmeden. Gördüm onu ölmeden ve elimde bizden kalan o resim ve resmin arkasındaki o şiir. Ellerimi sıkıca tutup ağlıyor. Olamaz Allah’ım diyor ama elinden bir şey gelmiyor. Son kez ona bakıp son nefesimi veriyorum ve onun kollarında bu dünyadan göç ediyorum.