Hayat herkese aynı davranmaz ama herkesin kendine özgü değerleri vardır. Kiminin sesi güzeldir kimi resim yapar kimi mükemmel binalar sözün özü herkesin bir yeteneği vardır. Kimisi iyi sporcudur kimisi iyi yüzücü kimi uçak uçurur kimi gemi kullanır. Yeteneklerimiz farklı özümüz insandır. Geldiğimiz yer belli gideceğimiz yer biriktirdiklerimiz.
Üstünlük büyüklük anlamına gelen kibir kelimesi her insanda biraz bulunur. Enleri yaşamak hoşumuza gider gururumuz okşanır. Bunu abartmak birilerinin gözüne sokmak sürekli kendini ulaşılmaz kılmak kısaca kibirli olmak istenmeyen bir özelliktir.
Kibir kişinin yüreğine beynine işlemiştir istemese de hayatının bir şekli haline gelmiştir. Her işi o iyi yapar mükemmeldir. Kimseyi beğenmez eğer artıları varsa yani iyi bir iş pozisyon ya da görüntü bunu sonuna kadar kullanır. O en güzeldir ya da en yakışıklı popüler tarafı da dışarı yansıyorsa bu kişilerin destekçileri günümüz diliyle takipçileri onu besler.
Mütevazı insan kendini saklar çok dışarı yaşamaz sadece istediklerini gösterir. Bir tarafı vardır işi meşguliyeti uğraşısı kendisiyle ilgilenir. Ama bu kibir değil olgunlaşma adına verdiği bir savaştır. Kimseyi rol model olarak görmez ama insanların iyi ve güzel taraflarını takip eder sosyaldir ama özünde yalnız kısaca nefsine terbiye veriyordur. Gideceği bir yol olacağı misafir olacağı kapılar vardır.
İslamiyet kibirli insanı sevmez insan yardımsever eşit ve adil davranabilmelidir. Kibir kelimesinin kökünden gelen tekkebbür ve istikbar kelimeleri de kibirle yakın anlamlar taşır. Dinimizde büyüklenmenin ve kendini üstün görenlerin sevilmediği belirtilir.
“Aynı kökten gelen tekebbür ve istikbâr kibre yakın anlamlara gelmekle birlikte kibri büyüklük duygusu, tekebbürü ise bu duygunun eyleme dönüşmesi şeklinde yorumlayanlar da vardır (meselâ bk. Gazzâlî, III, 343-344; Ferîd Vecdî, VIII, 43). Kaynaklarda, tekebbürün en ileri derecesinin gerçeği kabule yanaşmayarak Allah’a karşı büyüklenmek ve O’na boyun eğip kulluk etmeyi kendine yedirememek olduğu ifade edilir.
İstikbârın iyi ve kötü olanı vardır. İyi olanı insanın büyük ve değerli bir kişi olmayı istemesi, bunun için gerektiği şekilde davranması, gerekli niteliklerle donanması; kötü olanı ise kişinin sahip olmadığı meziyetlerle övünerek kendini olduğundan farklı göstermeye çalışmasıdır. Tekebbürün de benzer şekilde iki farklı anlama geldiği görülür. A‘râf sûresinin 146. âyetinde kibir taslayanlar eleştirilirken “haksız olarak” kaydının konması dikkate alınarak bir kimsenin sahip olduğu gerçek meziyet ve erdemleri ölçüsünde kendi değerinin farkına varmasında bir sakıncanın bulunmadığı belirtilmiştir”
Kendim dahil insanız beşer şaşarız hatalar kula mahsustur. Sürekli alışkanlık haline getirmemek nefsimizi terbiye etmek kendimize yapabileceğimiz en büyük iyilik olacaktır. Sevgi merhamet yüreğinizde kalıcı misafir olsun.