Yol; gittiğin yere ve geride bıraktığın kişiye göre güzeldir, ya da değildir.
Yanında yürüyenlere göre, ya çekilir ya da çekilmez. Bir sırt çantasının bozuk fermuarlı gözüne umut doldurmak gibi bir şeydir yolculuk. Şansına, umutların ya dökülür ya da dökülmez fermuarı bozuk çantadan.
Yaşadığınız en zor yolcuğu düşünsenize; ne için, nereye giderken ve neden zordu?
Bende düşündüm de, iliklerime kadar bir üşüme geldi bedenime.
Bir belediyenin cenaze arabasıyla yan yanaydı yolcuğum. Soğuk bir Aralık sabahı, ben klimasından sıcak hava üfleyen bir arabanın arka koltuğunda, gözlerimde tükenen yaşlarımla yolculuk ederken. Bir cenaze arabasının içinde buz kesmiş bedeniyle öylece yatan anneannemi düşünüyordum (ki eminim onunda en zor yolculuğuydu bu) …
Biz küçükken çok kez kalabalık yolculuklarımız olurdu, camdan kafamı uzatıp el sallardım yandaki arabada yolculuk eden anneanneme…
Bu zorlu yolculuğumda ne ellerimin feri vardı sallayabilecek kadar ne de anneannem…
Öyle bir yolculuktu bu sefer ki…
İçinde sizin acılarınızı taşıyan bir cenaze arabasıyla yan yana yolculuk ederken anlıyorsunuz hayatı.
Eh! Hayat bu!
Yol bu!
Yolculuk bu!
Her zaman ışığa ve mavi bulutlara çıkmaz yolculuklar, her zaman sevdiklerimizle kavuşturmaz yolculuklar, her yolun yolculuğu çiçekli bahçelerden geçmez, geçseydi keşke ama geçemez malesef…
Sonrasında yol da yorar, yolculukta İnsanı…