Women of the world unite! Kadın platformlarının bu klasik sloganını en samimi haliyle ‘birleşin çağrısı’ olarak alıyor ve haklı görüyorum.
Tüm yıl “çiçek” dedikleri kadınları yaşamdan koparmak için gerek fizyolojik gerekse psikolojik olarak büyük bir çaba içinde olan maskülist zihniyet en çok da böyle günlerde bir tür günah çıkarma psikolojisiyle kutlamaya özen gösterirken, kadınlara da bu günün, tarihin yüklediği anlamından koparılmasına izin vermemek ve günün ruhunu diri tutmak gibi bir sorumluluk düşüyor.
Bu bağlamda kadınlar gününün çıkış noktasını hatırlatmakla başlamak istiyorum.
Her şey 1857 yılında ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemesiyle başladı. Greve başlayan işçiler polisin saldırısına uğradılar, derken işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, ardından çıkan yangın ve fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamamaları çoğu kadın 129 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı.
Bu trajedi Birleşmiş Milletler’in kadınlara ekonomik ve sosyal alanda eşit hakların tanınmasının 1977’de onaylamasından bu yana her yıl 8 ‘Mart Dünya Kadınlar Günü’ olarak kutlanıyor.
Ülkemizde ise 1921 tarihinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı. Her ne kadar 1980’de darbe döneminin getirisi olarak dört yıl kutlamalara ara verilse de 1984’ten itibaren her geçen gün daha da geniş kitlelerle kutlanmaya devam ediliyor.
Buna kutlama değil de ‘anma’ desek çok daha yerinde olacak sanırım. Bu günü 19.yy’da haklarını canları pahasına savunan o cesur kadınları anmak ve onların mücadelelerinden ders çıkarmak için bir fırsat olarak görmemiz gerekiyor kanımca ama maalesef biz anmıyor, kutluyoruz.
Öyle ki -bazı- kızlarımız AVM’lerde ellerinde pahalı markaların paketleriyle dolaşırken bir yandan çıkan ojesini kimsenin görmemesi için tüm enerjisini harcayıp diğer yandan da mesaj kutusunu yenileyerek “bana kimler kadınlar günü mesajı atacak acaba” diye düşünüyor tabi bunu yaparken de emek harcıyorlar şüphesiz fakat bu emek günün anlam ve önemine dair de dahil de değil.
Kadınların sokak ortasında katledildiği, (Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre sadece 2008-2019 yılları arasında toplam 3.185 kadın öldürüldü.) sosyal hayattan izole edilmeye çalışıldığı, varlığının kabulünün dahi doğal bir hak olarak tanınmayıp ancak mücadeleyle elde edilen bir hak olduğu bu dönemde birçok kadın hala ölüm korkusuyla yaşıyor.
Böyle bir dünyada kadınlar gününün kutlanmasından daha öncelikli şeyler var sanırım. Kadına yaşam hakkı tanımak gibi.