Asosyalizm’in kat kat büyüdüğü, anksiyetelerin baş gösterdiği yirmi birinci yüzyılda; büyük bir pandemi döneminin ortasında üniversiteye başlayan bir arkadaşınız olarak yazıyorum bu cümlelerimi.
Karanlık pandemi dönemi sonrasında kontrollü olarak üniversitemde fiziki olarak yer almanın heyecanı ve beklentisi çok yüksek idi bende. Kendi durumumu tasvir edecek olursam: Üniversite bir Roma kolezyumu, ben ise rakiplerini dehşetle bekleyen bir gladyatör idim. Kendimi çok bilginlerin içinde öğrenmeye aç, sınıf arkadaşlarının bilginliğine hayranlıkla bakan bir öğrenci olarak bekler iken; kuzuların sessizliği içinde ders dinlemeye çalışan bir çaresiz olarak buldum.
Bu durum benim kendi sınıfıma olan beklentimi hayal kırıklıkları içinde bırakmış, pandemi sonrası dönemde asosyalleşmiş bir öğrenci kitlesine dönüşmemiz düşüncesine itmiştir. Kendimi birçok kez fakültemin kütüphanesinde bulduğumda çoktan yeni arkadaşlarımın birbiri ile kaynaştığını asosyalleşmenin kendimde olduğunu fark etmemi sağladığını anladım. Tekrar topluma entegre olmamda üniversite bana çok fayda sağladı farklı kültürlerden insanlar ile tanışmama ve onlarla farklı mekanlarda etkileşime girmeme de fırsat verdi.
Bu yazımı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi son sınıf öğrencisi aslında bölümünün yaşlı kurdu olarak yazıyorum. Üniversite bana yeni dostluklar, yeni bilgiler, iyi network ağlarından ziyade; toplumların çıkarlarına göre değişebileceğini anlattı. Birinci sınıfı online geçirmemizden mütevellit ikinci sınıfta tanıştığım arkadaşlarımın hemen yarısı ile şu an konuşamıyorum, ortak bir şeyler bile paylaşamıyorum.
Aksine hiç tanımadığım o ilk zamanlardaki sınıf arkadaşlarım ile çok samimi dostluklar kurmuş bulunmaktayım. Tabii ki hepsi bir çıkar ve alışmışlık sonucudur. Toplumun temelinde de bu yatar: bugün samimiyetin yarın çıkarın bitişinde nefrete ya da samimiyetsizliğe dönüşebilir, çıkarsızlık sonucu çatışmalara yol açabilir. Bunu anlamamda üniversite bana büyük katkı sağlamıştır.
Bilgi birikim kısmında da üniversitenin çok büyük faydası vardır insana. Eğer dersleri zamanında dinler ve iyi bir analiz ile yorumlarsanız birde dersin hocası iyi ise o ders/konu ile ilgili alabileceğiniz tüm bilgileri edinebilir hatta üzerine bir de kitap okuyabilirsiniz. Kendimden örnek verecek olursam tarih alanında dersimin müfredat alanı dışında kalan konulara da merak sarmış, ekstra bilgi olsun diye sayfalarca kitap okumuşluğum var bunun en büyük sebebi ise bana o dersi anlatan hocamın başarısındadır. Büyük meraklar uyandırmış ve beni bilgisizliğim ile başbaşa bırakıp kitaplara sarılmama neden olmuştur.
Son olarak Üniversite ne katamadı diyerek bitirmek istiyorum. Edindiğim bilgilerin hemen hemen hepsi teorik bilgiler. Hiçbir bilgiyi ki özellikle hukuk bilgileri fiiliyatta işleme şansım bulunmamakta. Staj yapmak zorunluluğumuz olmaması ile birlikte ders dönemleri içerisinde bu bilgileri işleyebileceğimiz bir sahne bulunmamaktadır. Bu durumdan dolayı üniversite insana sosyal bilimler alanında harekete geçme etkisi vermemektedir.
Öğrenci toplulukları, öğrenci kulüpleri bu konuda üniversitelerden daha yararlı bir konuma sahiptir. En kederlendiğim ve üniversite hayatım boyunca ilk kez keşke daha erken ulaşsaydım dediğim Öğrenci odaklı olan Entelektüel Gelişim Kulübü bu konuda bana çok fayda sağlamıştır. Akademik olarak çalışmalar yaptığım daha sosyal ve özgür bir ortamda olduğum bu muhteşem kulüpte üniversitenin bana katamadıklarını görmüş bulunmaktayım. Üniversitedeki arkadaş ilişkileri çıkar üzerineyken kulüpteki ilişkilerim tamamiyle gönüllülük esaslı ilişkilerdir. Ve bu konuda en mutlu hissettiğim öğrencilik dönemi fırsatını bana tanımıştır.
Yazıma her genç arkadaşımın bir üniversite hayatı yaşamasını canı gönülden istediğimi belirtmek isterim. En az bir kere tiyatroya, en az bir kere konsere, en az bir kere sinemaya bile gitmesini isterim. Çünkü genç ve mutlu olmak üniversitenin bize katacağı en büyük katkıdır.
Sürç-i Lisan ettiysem affola. Bir dahaki okumalarda görüşmek dileğiyle.