Hayatımda yaşadığım anılarımı gözlemlerimi bazen dinlediklerim ya da yol hikayelerimi yazıyorum. Biriktirdiklerimi okumak çok iyi geliyor. Günün birinde İlknurca adını verdiğim bir kitapta okurlarıma buluşturmak gibi bir hayalim var. Şimdi oradan bir sayfayı ilk defa sizlerle paylaşmak istedim.
“Çocukluğum İstanbul’da geçti İstanbul bu kadar kalabalık değildi. Sobalı evlerin bozuk yolların çoğu zaman su kesintilerinin çok yaşandığı bir dönemin çocukluğunu yaşadım. Şehir olmasına karşın daha taşra bir şehrin çocuklarıydık. Babam Devlet işçisi olduğu için yokluk çekmedik düzenli bir hayatımız vardı iyi okullarda okuduk. Annem kuralcı ön sezgileri güçlü bir kadındı bu özelliğini istemese de bana geçirmiştir. Hep kendimi sorgulayan ve kontrol eden bir insan olduğumu görmek bazen beni mutlu etse de çoğu zaman keşke umursamaz olabildiğim zamanlarım olsun istiyorum.
Bayram haftasıydı on yaşlarındayım benden altı yaş küçük bir erkek kardeşim var. Babamın samimi bir arkadaşına ev oturmasına gidiyoruz. Sobalı bahçe içinde küçük bir ev dört çocukları var. Üçü kız ve amcalarının onlara hediye ettiği ayakkabıları ellerin de gezdiriyorlar. Yaşları bana yakın üç kız çocuğu çocuk aklım neden böyle olduğunu anlamıyor. Çünkü bana da kıyafet ve ayakkabı alındı hepsi dolapta duruyor. Sadece dükkânda seçtim ve babam aldı.
Eve geçtik bunu sormalıyım babama sordum çocuklar neden ayakkabılarını ellerinde gezdiriyordu. Şuan anlayabildiğim benim yetiştirilme tarzım farklıydım bir ayakkabı alınmasıyla benim sevinmeme gerek yoktu zaten vardı. Babam benim tek kız olmam dolayısıyla böyle tepkiler vermediğimi söyledi. Onlar çok mutluydu. Çünkü ertesi gün bayramdı. Bayram da çocuk olmak güzeldi. Ben belki de hiç çocuk gibi davranmadığımı fark ettim.
Annem üzerimize çok düşüyordu bizi hep iyi şekilde yetiştirdi. İlgilendi ödevlerimizi kontrol eder okul hikâyelerimi dinlerdi. Çok ilgiliydiler yetiştiğim zamana göre çok şanslı olduğumu düşünüyorum.”
Yıl 2024 teknoloji gelişti insanlar modern evlerde yaşıyor. Komşuluk bağları zayıfladı akrabalık ilişkileri yok denecek kadar az. Çöpe atılan oyuncağı hala alan başka mutsuz bir çocuk var ise çok işimiz olduğunu gösteriyor. Umarım keyifle okumuşsunuzdur.