Tüm zorbalıklara rağmen nasılda narin ve nazlısın İstanbul. Taşı toprağı altın derken, miras değerindeki tarihin saklandığı şehir olduğunu anlamak bu kadar mı zordu?
Fetihlere şahitlik edişine mi hayranlık duyalım, nice tarih kokan yapılarına mı? Yaşanmaz bu şehirde demelerine inat ihtişamından ödün vermeyen, zarafetin timsali oluşunu unutturmayan yegane şehir, İstanbul. Evet, yaşamak zor ve yorucu lakin seni yaşanmaz hale getiren tarihine, asilliğine yakışmayan, senin taşında altın, toprağında maddiyat arayan insanlardı ya neyse. Bu insan kalabalığında tüm güzelliğinin gölgede kalması ne acı.
Tıpkı güllere koşarken, ayaklar altında ezilen narin papatyalar gibisin. Denizin gölgesinde gizlediğin sevda hikayelerini kıyıya vurmayıp bağrında saklayan da yine sen değil misin? Tarihin kokusu nasıl olurmuş sende öğrendik, yaşadık, kokladık tanıklık ettik. Sayfaları açık unutulmuş bir kitap misali gelen okudu doyamadı , giden okudu unutamadı. Dünya’nın gözü sende, kulağı ise boğazındaki derin dalgalarının sesinde…