Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; Marmara bize değil, biz Marmara’ya muhtacız. İnsan, evet ahlak sahibi, bilinç sahibi, şuur sahibi bir insan muhtaç olduğu bir şeyi yok eder mi?
Sayın okurlarım, Marmara denizini ‘MÜSİLAJ’ denen bir salgının kapladığını hepimiz biliyoruz. Bilim insanlarımız durumun ‘vahim’ olduğunu belirtiyor. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; Marmara bize değil, biz Marmara’ya muhtacız. İnsan, evet ahlak sahibi, bilinç sahibi, şuur sahibi bir insan muhtaç olduğu bir şeyi yok eder mi? ETMEZ! Ama maalesef Marmara’nın can çekişmesine neden olan tam da bu: BİLİNÇSİZLİK! Büyük bir doğa katliamı yaşanıyor günümüzde. İnsan neden diye sorar bir bunlara. Ama cevap alır mı?.. İşte orasını bende bilmiyorum.
Ekosistem ile biz insanlar arasında bir çok fark vardır. Bir örnek vereyim size; biz insanların ateşi neden çıkar? Vücut derecemiz iki-üç derece arttığı için, değil mi? Doğa’da böyle. 18.yy’dan itibaren hızla artan sanayileşme hareketi tüm dünyanın yönünü değiştirdi. Petrolü ve Doğalgazı ortaya çıkardı, bunlarla beraber savaşları da çıkardı, savaşlar çıkınca, atom bombası ortaya çıktı… Bu ve bunun gibi daha bir çok şey var, birbirine bağlı olan. Bu ve bunlar gibi sebepler dünyanın sıcaklığını her geçen gün arttırıyor. Dünya hastalanıyor! Ama bu hastalık basit bir ateş değil. Biz insanlar gibi başına ıslak bir mendil koyunca geçmiyor bu sorun. Geçmiyor ne yazık ki!
Bu sıcaklık artışının da ilk göstergesi Marmara denizinde görüldü. Burada tüm dünyanın suçu var aslında. Yani; Marmara denizi hem Karadeniz hem de Akdeniz sularının karışması ile oluşan bir deniz. Ve o denizlere akıtılan atıklar hop Marmara’ya da geliyor ne yazık ki. Ama en büyük suç yine de bizim. Sadece bu hükümet değil. 50 yıl içinde ki tüm hükümetler bu durumun içinde, bu duruma göz yumdular.
50 yıl içinde verilen imar izinleri, çevreye zarar vermeyecek şekilde fabrika açılmasının kaldırılması vb. bu durumlar sanayinin, nüfusunda yoğun olduğu Marmara denizi çevresinde yoğunlaşmasına neden oldu. Demin de belirttiğim gibi, bacaları filtresiz olan, tüm endüstriyel atıklarını denize düşünmeden bırakan fabrikalar 50 yıldır var. 50 yıldır neden kimse bu soruna ses çıkarmadı. Marmara günden güne eridi, 50 yıldır ama kimse çıkıp ses etmedi. İşte bu durumun sonucudur bu Müsilaj, biz insanların önemsememesinin sonucudur. Artık toparlanmamız lazım, derhal!
Bu müsilaj sorunu ülkemizi her alanda etkileyebilecek güçte. Ekonomi, ulaşım, turizm, balıkçılık. Bu dört alan ülkemizin ana kalkınma alanlarından. Ekonomi, içine Ulaşımı da, Turizmi de, Balıkçılığı da alır. Tek tek hepsine, müsilajın ne kadar zarar verdiğine bakalım.
ULAŞIM
Marmara denizi üzerinden bir çok deniz taşıtı geçmektedir, bildiğiniz gibi. Müsilaj, deniz üzerinden geçen bu gemilerin motorlarını zorlamakta. Yani çok güçlü bir sürtünme kuvveti oluşturmakta ve sürtünme kuvvetini ne yazık ki gemi uçlarını ‘V’ şeklinde yaparak kurtulamıyoruz. Müsilaj deniz taşıtlarının ilerlemesine zorluk çıkarttığından mütevellit, demin de dediğim gibi deniz araçlarını zorluyor ve bozulmalarına neden oluyor. Bu da ek ücretler ekliyor, gemi sahiplerini.
TURİZM
Ülkemizde turizm büyük bir gelir kaynağı bildiğiniz gibi. Hatta hükümet sırf ülkeye turist girsin diye tüm ülkeyi 17 gün kapatmıştı. Ülkemize gelen turistlerin çoğunluğu da üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış olan İstanbul’umuza geliyor. Bu müsilaj hem çirkin bir görüntü oluşturduğu gibi hem de etrafına leş gibi bir koku yayıyor. Ben açıkçası böyle bir denizi olan bir şehre gelmek istemem. Ben bu ülkenin vatandaşı olmama rağmen, Marmara’nın etrafında olmak istemiyorsam, bir de var gelin turistlerin halini düşünün. Eğer turistlerin eli ayağı da kesilirse ekonomi iyice çökecek. Rakamsal olarak açıklayayım; turizm gelirimiz 2019 itibariyle, 34 milyar 520 milyon 332 bin dolar. Şimdi bir de milli gelirimize bakalım; 794,530 milyar dolar. Bunları çıkaralım. 760 milyar 10 milyon 300 bin dolar eder.
BALIKÇILIK
Bu başlığa siz değerli okurlarıma komik gelebilecek bir soruyla başlamak istiyorum. Midye sever misiniz? Ben çok severim. Açık söylemek gerekirse her gün sahile, yürüyüşe çıktığımda bir veya iki midye alır ve yerim. Benim gibi bir midye tutkunuysanız sizin için kötü bir haber. Müsilaj yüzünden midye ve istiridye gibi canlılar yenmemeli, aksi takdirde müsilajın içerdiği insan sağlığına zararlı mikroorganizmalar, yediğimiz midye/istiridye ile beraber bize de geçiyor ve büyük sağlık sorunlarına neden oluyor. Bu daha birincisi… Balıklar… Evet balıklarda bu müsilaj yüzünden tehlikede. Hem müsilajın etkisini yakından hissettikleri için onları yiyemiyoruz hem de zaten havaların ısınmasıyla beraber artan deniz sıcakları ve azalan oksijen yüzünden ölmeye başlayan balıklar, müsilaj yüzünden, denize oksijen giremediği için daha hızlı bir şekilde ölecek. Bu da bir daha Marmara’dan balık yiyemeyeceğimiz anlamına gelir.
GELECEĞİMİZ HİÇ Mİ DÜŞÜNÜLMEDİ?
Deminden beri bir şeyler söylüyorum. Bu demin anlattıklarım ekonomik anlamda. Ama artık ekonomiden de önemli sorunlarımız var. İklim değişikliği, su kıtlığı, küresel ısınma… Gelecek zaten bu sorunlar yüzünden daha gelmeden ürkütüyor insanı. Belki bundan 3 yıl sonra Marmara gibi bir deniz olmayacak. Kimin ne hakkı var, bu ülkenin geleceğini böylesi güzel bir suyolundan mahrum etmeye? Kimin yahu kimin!
Ormanlarımız, sularımız yok oluyor. Büyük devletlerin 100 yıllık planları var ancak bizim daha 10 yıllık planlarımız bile yok. Bakınız sayın okurlarım, doğanın yaşamıyla biz insanların yaşamı doğru orantılıdır. Doğa çökerse bizde çökeriz. Biz 200 yılda, milyarlarca yıl da ancak oluşabilen dünyamızın ekosistemini çökerttik ve küresel ısınmaya, su kıtlığına vb. sorunlara neden olduk. Neden? Neden yaptık biz bunları, akılsız mıyız biz? Hayır camın estağfurullah. Para için sayın okurlarım. İnsanları delirtebilecek, çıldırtabilecek güçte olan para. Para için geleceğimizi geri dönülemez kötülüklere mahkûm etmeye kimin hakkı var?
ÜÇ YIL SONRASI İÇİN MARMARA’DAN BAHSETMEK MÜMKÜN MÜ?
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, geçen gün yaptığı açıklamada “Üç yıl içerisinde bu müsilaj sorununu halledeceğiz,” dedi. Şunu kimse sormaz mı yahu Allah aşkına! Marmara bu durumda kalmaya devam ederse üç yıl sonrası için, bir Marmara’dan bahsetmek mümkün mü?
SADECE DURALIM
Marmara’yı kurtarmak için sadece durmak lazım. Her şeyimizle durmamız lazım. Denizi çöp gibi kullanmaya dur demeliyiz. Bu müsilaj sorunu üzerinden, AKP, MHP, CHP, HDP diye kutuplaşmamamız gerekiyor. Hep birlikte oturup, bu mesele üzerinde fikir yürütelim, denizlerimizi kurtarmak için hep beraber olalım. Tıpkı milli mücadelede ki gibi, birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Yoksa durum vahim.