Ruhlar önce ölür, bedenin ölmesi biraz zaman alır. Bu ölümle kendi yaşamına öyle yabancı kalırsın ki, Otopsi masasına yatırılmış bedenini kuşbaşı izler gibi.
İzlersin olanları.
Tüm yaşanmışlıklar film şeridi gibi geçerken gözünün önünden
Sahneler tek tek gelmeye başlar.
O sahne bazen nedensiz sevmelerin mutluluğu,
Zamansız terk edişlerin iç burkan acısı,
Kim bilir belki de gerçek gibi yaşadığın bir yalanın yüzleşmesi olabilir.
İşte ruhunun öldüğüne ana şahitlik edersin.
Sonra anlarsın en çok inandığının koca bir yalan olduğuna.
En gerçek yalanı nasılda doya doya yaşamışındır.
Senin gerçekleri görmemezlikten gelmen,
Dünyanın dönüşünü durdurmaz.
O an artık ne kıyısındasındır denizin ne de içinde.
Hayatın girdabında savrulur durursun.
Böyle kritik anlarda insan ya canavara dönüşür,
Ya da kendi hayatının kahramanı olur.
Her düşüş kalkmak için bir neden olmaya başlar.
Birçok alternatif çıkar karşına.
Bazı anlar gelir parçalanmak çürümekten daha zor olacağı için
Çürümeyi tercih edersin.
Her gün yürüdüğün asfaltın çatlaklarını bile daha net görmeye başlarsın.
Dilin susar, yüreğin sükûn bulmaz.
Saatlerin bir önemi yoktur.
Çünkü tüm bekleyişler bitmiştir.
Savaşın ortasında kalmış yenilen tarafın teslim olmayı bekleyen
Askeri birliği gibi beklersin başına gelecekleri.
Düş kurmayı yasaklarsın kendine.
Başka boyuta geçmek istersin.
Neler olup bittiğinden
Kimsenin haberi olmayacaktır.
O saatten sonra yaşayan sen ayrı
Yaşayıp da üstesinden geldikçe oluşan sen ayrı olacaktır.