Hiç düşündünüz mü? Biz bu hayatta neden varız, sorumluluklarımız neler, ne yaparsak daha mutlu yada ne yaparsak az mutlu oluruz diye, kaç insanın hayatına dokunduk mesela tebessüm ettirdiğimiz insanların kaçına mutluluk aşıladık.
Hiç hayvanlara güven sağladığınız oldumu aile olduğunuz? Her zaman sadece kendiniz için mi yaşadınız..
Hiç düşündünüz mü? Mutluluk ne yaparsak çoğalır, biz ne yaparsak daha az yada daha çok mutlu oluruz diye.
Önce başkalarının hayatına dokunmalı insan, daha sonra hayvan dostlarımıza. Bakın göreceksiniz ruhunuzda, kalbinizde tarif edemediğiniz kadar mutluluk tohumları yeşerecek, elbette hüzünler olacak hayatınızda.
Bazen kırgınlıklar, fakat siz sizden başka hayatlara da dokunmaya devam ettikçe, karma devreye girecek, kimimiz karma diyecek kimimiz ilahi yansıma. Hayat bize sen bana ne verirsen karşılığında onu veririm der.
Ne yaptığınıza bakın, daha sonra ne almak istediğinize, enerjinizi tüm sorumluluklarınızı sadece ben olarak değil de, biz olarak bilin. Dünya da ben değil biz var, mutluluğun içinde ben değil biz var, hüznün içinde ben değil biz var.
Kısacası biz olursak, iyi yada kötü var.
Yolun sonu nereye götürür bizi bilinmez belki, ama mutlaka iyilik iyilikle karşılık bulacaktır. Örneğin; Önce ben değil sen demeyi öğrendiğimizde başarmaya başlamış oluyoruz. Her insanın içine kapanması da aslında hayatta sadece kendisine odaklanmasıdır. Öfke de, aslında şu yüzden var. Bencilce yaşadığın sadece kendini düşündüğün için var. İşte bunu fark edin ve ona göre iyiliğe dönün.
Kalbinizi tüm hayvanlara açın, insanlara açın. İşte o zaman ruh tüm öfkeyi bıraktığı için, ferah bir beyine sahip olunduğu göreceksiniz. Bir çiçek koklayın mesela kokusunu derinlere çekin. Gözlerinizi kapatın o çiçeğin size verdiği huzuru kalbinize gönderin, ne kadar iç mutluluğa sebep olduğunu göreceksiniz.
Çiçeklerin insanlara insanların hayvanlara, insanların insana, doğanın dünyaya ihtiyacı var.. Sen çiçeğe dokun, çiçek ruhuna, sen insana dokun, insan tebessümüne, sen hayvana dokun, hayvan gözlerinde ki ışıltına.