Yeniden Dünya’nın Şekillenmesi: Soğuk Savaş Bir Yorum Denemesi. İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD-İngiltere’nin Atlantik Bildirgesi’yle antlaşması’ndan sonra Dünya iki parçaya bölünürken, savaş bitiminden sonra dünya yeniden iki ayrı parça olarak ABD-RUSYA alanında ayrılmıştır.
ABD ve SSCB’nin dünyayı paylaşması sonucunda NATO ve Varşova Paktları’nın kurulması bunun en güzel örneğidir.
Dünya nasıl İkinci Dünya Savaşı sonrasında ayrıldıysa şimdi de aynı şekilde ayrılmıştır. İkinci Dünya Savaş’ ı ideolojiler savaşı, dünya paylaşımı olurken, şimdi ise ideoloji paylaşımı değil, küresel hakimiyetin kimde olacağı savaşı idi.
Rusya’nın Putin sonrasında kendisini toparlaması ve çevre ülkeler ile özellikle Kissenger’ ın sayesinde büyüyen Çin ile ilişkiler kurması, Kırım’ı ilhak etmesi, Kazakistan’ a yerleşmesi, Azerbaycan üstünden Kafkaslara inmesi, Suriye’ ye inerek önemli kritik noktaları tutması, Rusya’nın tekrardan eski gücüne döngünü yargısı oluşmaktadır. Özellikle ABD’nin konsept olarak oluşturduğu BOP projesi askıya alınmıştır. Ya da şu ihtimali de göz önünde bulundurabiliriz. ABD-Rusya kendi arasında bir paylaşım savaşı yapmıştır.
Diplomaside her zaman stratejiler, tarihe gönderme, çıkar ilişikleri ülkeler arasında elbette mevcuttur. Örneğin 16 Temmuz 2018 tarihli Putin-Trump görüşmesinde, Putin’in, “Putin: Soğuk Savaş çok uzun süre önce sona erdi” açıklaması aslında eskiye tabirle Soğuk Savaş’ ın bitmediğini yorumlayabiliriz. Putin’in Trump’a futbol topu vermesi bunun diplomasi olarak en güzel yorumudur. Rusya böylece sınırlarını yeniden çiziyor ve önemli diplomasi atakları yaparak ABD’nin kendi etrafına da gelmesini engellemiş oluyordu.
Rusya tarihten gelen gücünü alarak yeniden eski günlere döndüğünü duyurmaya çalışmıştır. Tarihte uzun süre Osmanlı Devleti-Çar Rusya’ sı savaşları sürmüş ve bu savaşlar neticesinde “Sıcak Denizlere” inme politikasını gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu durum İkinci Dünya Savaş’ ı sırasında da sürmüş ve Irak, Mısır, Kıbrıs olmak üzere farklı politikalar gerçekleştirmeye çalışmıştır. Geleceğin stratejisi artık Kafkaslardır. Bu yüzden Ortadoğu’ da güçlü olan Türkiye, İran, Rusya ekseninde gerçekleşen iş birliği antlaşmaları ve Azerbaycan’nın da katılmasıyla yeniden ayrı bir ittifakın doğmasına etkili olur.(olmuştur.)
Dünya artık yeniden şekillenirken küresel politikaların iflas ettiğini görüyoruz. Böylece dünya yeniden ulus-milliyetçiliğe dönerken, ABD-İngiltere-Fransa ekseninde kurulan ittifaklar, Rusya-Çin-İran ekseni arasındaki ittifakta Türkiye nerede yer alacaktır. Eminiz ki Türkiye doğru stratejiyi kendi çıkarları açısından izleyecektir.
Rusya yeniden ulus-milliyetçilik anlayışını seçerek küresel politikaların iflas ettiğini duyurmuştur. Özellikle Macron-Putin görüşmesi bunun en güzel örneğidir…..Türkiye’ de elbette Atatürk’ün kurduğu ulus-devlet modelinin yanında yer alacaktır. Atatürk’ün sözüyle;
“Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evlâdı kalmalıyım. Bu sebeple millî bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettiği takdirde, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gereği olan dostluk, siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan sarfınazar edinceye kadar amansız düşmanıyım.” (23.4.1921)