Rabbim kimseye böyle “8 MART GÜNÜ” yaşatmasın… Bazen yazmak çok kolaydır ya da bir şeyleri anlatmak. Fakat bazı şeyleri yazmak insanı çok zorluyor bazı şeyleri anlatmak ise kahrediyor.
Benim yerimde olmak bu hayatta isteyeceğiniz en son isteğiniz olabilir ki ben anlattıktan sonra benim yerimde olmayı isteyeceğinizi sanmıyorum ama bunları yazmak yazabilmek az da olsa belki içimdeki yükü içimdeki acıyı içimdeki çaresizliği giderir.
Çaresizlik dedim de yaklaşık 10 sene önce küçük dayım dedemle kavga ettiği için apar topar evden çıkıp annemin yanına gelmişti aynı gün içinde. Dedemin dayıma baskıları dayımı baya bunaltmıştı, dayım işsiz idi ve iki çocuğu vardı eşini ise trafik kazasında kaybetmişti; katil bir iki ay sonra serbest bırakılmıştı çünkü katilin dayıları benim dayımdan daha güçlü idiler!
Dedem dayıma evleneceksin diyordu çocuklar annesiz büyümemeliydi ve dayım da eşsiz kalmamalıydı dedem böyle düşünüyordu ve her gün bunu bıkmadan söylüyordu ama dayım evlenmek istemiyordu karısını kaybetmiş olabilirdi ama ona olan aşkı hala devam ediyordu ve ölene dek devam edecek diyordu anneme sarılırken, eşine duyduğu aşk.
Çocuklara gelince neneleri bakıyordu onlara sağ olsun çocuklara merhametini hiç esirgemedi Emine Nene.
Dayımla aramızda 17 yaş fark vardı ama çok genç gösteriyordu ben ise zaten gençtim 22 yaşında orta boylu esmer güzel ve tatlı bir kızdım genelde etrafımdakiler beni tatlı bulurdu.
Bazıları da lokum lokum! diyordu arkamdan bağırarak ama ben onlara hep sağır rolü yaptım eğer öyle yapmasaydım tarlaya gidemezdim ve babam tek başına baya yorulurdu babama kıyamazdım o yüzden hep sağırdım dışarıya.
Birçok kız gibi birçok hemcinsim gibi bazı insanları görmemezlikten duymamazlıktan geldim çünkü etraf sapıktan katilden caniden cahilden geçilmiyor sadece köyde değil ha yurdun her yerinde böyle! her neyse..
Semih adında bir delikanlı öğretmene gönlüm kaymıştı, tarlaya giderken o küçük şirin okulun bahçesinde çocuklarla oyun oynardı hep ve hep göz göze gelirdik,
Gözleri beni bitiriyordu elbette ki gülüşü de bambaşka idi böyle televizyondaki yapmacık oyuncuların gülüşü gibi soğuk değildi aksine en soğuk kış gecesinde yüreğimi yakacak kadar sıcak bir gülüşü vardı ‘ne halin varsa gül ‘derdim içimden hep ona!
Bazen göz kırpardı bana bende çok kez mendilimi düşürürdüm okulun girişinde sağ olsun hemen yetişir verirdi mendili bana öyle, ayaküstü iki dakika sohbet ettikten sonra dersim var dönmem gerek deyip okula dönerdi ; yeterdi bize o kısacık sohbet yetmeliydi de çünkü yapacak bir şey yoktu köy halkı her yerdeydi babamın başını öne eğdiremezdim adım öğretmenle çıksaydı babam beni asla affetmezdi.
Ki bu yüzden okula gitmedim ev işi bağ bahçe derken hayatım böyle sıradan geçiyordu başkalarının istediği şekilde benimse hiç istemediğim şekilde geçiyordu. Köyün geneli böyle idi kızlar okula gitmiyordu daha doğrusu gönderilmiyordu bizim köyde böyleydi maalesef.
Ben de çok kızdım ama elden ne gelir ki evlenip birilerinin yatak kölesi olacaktım ve çocukları büyütmekle geçecekti ömrüm tıpkı annemin halamın teyzemin ve diğerlerinin hayatı gibi.
Acı bir hayat yaşanılmamış bir hayat zorla dayatılmış bir hayat.
Dayım bize sık sık gelirdi ve beni çok severdi bazen sarılır öperdi ama daha çok babam evde değilken bunu yapardı güzel yeğenim derdi böyle beni süzerdi keşke senin gibi bir eşim olsa diyordu dayım işte şakacıydı seviyordu beni bende onu.
Bir gün dayıma semihi anlattım onu sevdiğimi onunda beni istediğini hatta gelecek bahar babamdan beni isteyeceğini söylediğini de dedim. Öğretmendir hali vakti yerindedir iyi birine benziyor derdi hani kızmak yerine dövmek yerine babama söylemek yerine böyle güzel şeyler söylemesi beni mutlu ediyordu biricik dayım benim!
Hatta kaç kere okulun arkasında dayım bizi buluşturdu Semih ile sağ olsun kimseye bir şey demedi ve ben dayımı daha çok sevdim ona daha çok güvendim.
O da çok severdi sarılır öperdi yeğenini öz yeğenini.
Anlardı aşıkların halinden aşıkların hallerinden.
Gene dayım sayesinde Semih ile buluştuk haftaya 8 Mart Günü için okulun bahçesinde etkinlik varmış.
Nedir 8 Mart ?
Dedim kadınlar günü kadınların günü senin günün aşkım demişti gülerek o kahrolası gülüşüyle
Beni de davet etmişti ne düşünceliydi benim sevdiğim adam. Dayım babamdan izin alabilirmiş benim için oleyy be kadınlar günü şeysine gidecem oley !
8 Mart sabahına şiddetli yağmurla başlamıştık belki de gökyüzü canice öldürülen katledilen tecavüz edilen kadınlar için gözyaşı döküyordu..
Öğlen pencereden köyü seyrediyordum okula giden var mı diye ama yok ne gelen vardı ne de giden.
Baktım kapı çaldı kalktım kapıyı açtım gelen dayımdı yine dedem bunaltmıştı dayımı ah dedem rahat bırak şu dayımı artık. Neyse bizimkilerin yanına gidip oturdu bende ona çay getirmek için mutfağa gittim baktım arkadan bir ses geliyor meğerse dayımmış susamış su verdim etrafa bakınıp bana sarılıp yanaktan öpmeye başladı akşam Semih okulda beni bekliyormuş tören yağmurdan dolayı iptal oldu ama ben onun gününü kutlayacağım gelsin demiş dayıma ne çok sevinmiştim o gün!
Akşam komşuya yemek götürürken giderim iki dakika da sevdiğim adamın yanına ne var canım bunda baharda beni isteyecek ne de olsa.
Akşam yemeğini götürdüm komşuya oradan direkt okula gittim okulun girişindeki ışık yanıyordu hemen kapıyı açıp içeri girdim karşımdaki uzun koridorun sonunda ışığı yanan sınıfa girdim içerdeki tahtada günün kutlu olsun yeğenim yazıyordu hani okuma bilmiyordun demeyin bana Semih bana çok şey öğretti şükür okumayı da onun sayesinde öğrenmiştim tüylerim diken diken olmuştu o yazıyı okurken ve arkamdaki kapının kapandığını ışığın ise bir anda yok olduğunu gördüm aldığım darbeyle bayılmıştım gözümü açtığımda dayımın üstümde olduğunu gördüm bağırmak istedim ama tek bir ses bile haykıramadım dayım tarafından tecavüze uğramak acımı kat be kat artırıyordu yapma dedim etme dedim ittim tokatlar attım ama fayda etmedi beni tehdit etti sessiz olmazsam babama ben ve Semih’i anlatacakmış ah be Semih neydi günahımız iki gözüm..
Ne dediysem ne ettiysem fayda etmedi durmadı yeter dedim babam gelecek gören olacak dedim dinletemedim az önce bayılmıştın şimdide ayıkken yapacağız dedi gözlerime bakarak gözlerin çıksın dayı.
İstediğini almıştı ve gülerek sınıftan çıktı beni dışarda bekleyeceğini söyledi babamı düşündüm Semih’i düşündüm annemi düşündüm zor da olsa oradan çıkıp eve gitmiştim gitmiştik. Rabbim kimseye böyle 8 MART GÜNÜ yaşatmasın.
O kara Cuma gecesi sonrası keşke uyanmasaydım ama başka çarem yoktu devam etmek zorundaydım ve pazartesi sabahı evin yakınlarında silah sesleri duyduk hepimiz korku içinde dışarı çıkmaya hazırlanırken kapı çaldı gelen oydu gülüşü güzel adam gözleri güzel adam kokusu güzel adam Semih idi yalnız değildi kanlar içinde bir bedeni sürükleye sürükleye kapıya kadar getirmişti getirdiği adam dayımdı bizim sevdamızın katili olan dayımdı herkes şoktaydı babam kim yaptı bunu diyemedi belki de anlamıştı her şeyi Semih bana bakıp kanlar içindeki mendilimi bana verdi bu sabah sınıfı temizlerken yerde buldum dedi ağlaya ağlaya, anlamıştı her şeyi tahtadaki yazıyı da görmüştü!
Hepimiz ağlıyorduk annem kardeşi için çünkü kardeşinin bedenini gördükten sonra Semih’i dinleyememişti, babam ben Semih hepimiz ağlıyorduk yüreğimiz yana yana kahrola kahrola..
O günlerin üzerinden 10 yıl geçmek üzere ve ben Semih’in hapisten çıkmasını bekliyorum bana öğrettiği okuma yazmayla yıllardır mektuplaşıyoruz ve birbirimizi hala çok seviyoruz her şeye rağmen. Babamla annemin desteği ile hayatta kaldım ve onlarla beraber televizyon izlerken haberlerde yarın 8 MART KADINLAR GÜNÜ ! diye bir habere denk geldik ve hepimiz her yıl olduğu gibi sessizce haberin bitmesini bekliyoruz…