Bir ülkenin ekonomik ve sosyal açıdan gelişmesi, refahı kadınların iş hayatına kazandırılmasına, kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesine ve iş olanaklarının arttırılmasına bağlıdır.
Türkiye kadın ve erkek sayısının neredeyse eşit sayılabileceği bir ülke. Sayısal olarak var olan bu eşitlik maalesef sosyal hayata ve iş hayatına yansımamış durumda. Yani anlayacağınız eşitlik sadece sayılarda kalıyor.
Bir ülkenin ekonomik ve sosyal açıdan gelişmesi, refahı kadınların iş hayatına kazandırılmasına, kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesine ve iş olanaklarının arttırılmasına bağlıdır. Peki ama neden? Çünkü kadın emeğinin karşılığını aldığı ve mutlu olduğu bir işte çalıştığı zaman aile bütçesine katkıda bulunmasının yanı sıra gelirinin ve kalan zamanının büyük bir kısmını çocukları için harcamaktadır. Bu da hem mutlu bir anne tarafından ilgilenilmiş hem de maddi olarak daha rahat bir ortamda yetişmiş çocuklar demek. Yani gelecek nesillerin sağlıklı ve eğitimli olması demek. Kadınların iş hayatına katılımı sürdürülebilir kalkınmanın, sosyal gelişmişliğin ve toplumsal refahın önemli bir etkeni olarak kabul edilmelidir.
Peki Türkiye’de durum ne? Yapılan araştırmaların sonucuna göre 2 milyondan fazla kadın maalesef hala okur yazar değil. Sene 2021 ve ülkemizde hala okuma yazma bilmeyen kadınlar var. Kadın istihdam oranı ise %27 civarında.
Kadınların iş hayatında olmaları onlara ekonomik bağımsızlıklarını kazandırmış fakat iş hayatında kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizlik dikkat çekecek boyutta. Kadınlar üretimin her aşamasında çalışmalarına rağmen hala dezavantajlı bireyler olarak değerlendiriliyor. Bu düşünce tarzı da kadınları iş dünyasında bazı zorluklarla karşı karşıya bırakıyor.
Kadınların çalışma ortamında karşılaştıkları zorlukların sebepleri incelendiğinde cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılığın olduğu görülmektedir. İş hayatında bu çifte standartın nedenleri ise, kadının eğitim düzeyinin düşüklüğü, beceri isteyen işlere hazırlayıcı eğitimin alınmaması, bazı iş ve mesleklere sadece erkek yapabilir gözüyle bakılması ve kadının alınmaması, işe almada ve iş yerinde yapılan ayrımcı uygulamalar, evlenme ve çocuk doğurma hallerinde işten çıkarma, krizlerde ve ekonomik gerileme durumlarında özellikle evli olan kadınların erkeklerden daha önce işten çıkarılması.. gibi bir çok sebep sıralanabilir.
Kadınlar iş hayatında mobbing, fırsat eşitliğine sahip olamamak, mesleki ayrımcılık, görev dışı beklentiler gibi bir çok haksızlığa uğramaktadır.
Sevgili okurlar satırlarıma Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk‘ün şu sözleriyle son vermek istiyorum:
“Dünyada hiç bir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim’ diyemez!
Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır.
Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır.
Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalarda pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!”