Gereğinden fazla düşünmenin sonucu hep yıkım, ne kaybetmemize engel oluyor ne de istediğimiz sonuçlar bize kucak açıyor. Kısaca deprem de biziz enkaz da.
Yıllardır bize öğretilen şey bilgeliğe giden yolun düşünmekten geçtiği, ezbere öğrenilmiş bir yalan daha işte… İnsan olmak, yaşamak nasıl öğreniliyor bu bile halen cevapsız bir soruyken, bir de sürekli gelecek ve geçmiş adına hesap tutmamız gerektiği öğretildi bize yıllarca. Hissederek yaşamaktan çok uzaklaştık, herkes sebebini bilmediği bir bezginlik içinde, görünmez bir tutsaklık… Düşünmekten ve hesaplamaktan, farkında olmadan içinde yaşadığımız koca bir hapisteyiz hepimiz sanki.
Geleceği İpotek Altına Almak ?
Kimileri geçmişin kendisiyle boş bir savaş halinde, belki bir gün yenerim umuduyla bu boş savaşın vazgeçilmez mahkumları… Kimileri de geleceği ipotek altına almaya çalışan ve kolayın esiri olmuş modern insanımız… Kendini karanlığa kitleyip o karanlığı tek gerçeklik sanmak en kolayı belki de, hissetmekten çok düşünmek en kolayı belki de.
Ve bir gün gerçekten son günümüz olacağını bilerek, o gün sanki hiç yokmuşçasına yaşamak da belki en kolayı…Ruhlarımız en kolayı arayarak körleşti, bu yüzden yorgun herkes. Bazen en kolayı olan hayatı suçlarken bile yorgunuz. Geleceği ipotek altına almak için kolları sıvamaktan yorulduk.
Güç Olan Yenilgiyi Kabullenmek
Bildiğimiz tüm yalanlarla kolları sıvar, her şeyi kontrol altına almaya çalışır ve sonunda enkazın altında buluruz kendimizi. Hayatlarımız bu döngüde, asla pes etmeden yaşamaya çalışan yorgun hayaletlerle dolu.
Kaybetmek, pes etmek yaşamın büsbütün dışındaymış gibi buna yer açmadan yaşamaya çalışmaktan yorulduk. Gereğinden fazla düşünmenin sonucu hep yıkım, ne kaybetmemize engel oluyor ne de istediğimiz sonuçlar bize kucak açıyor. Kısaca deprem de biziz enkaz da, belki hayatı bu denli mudil, karmaşık hale sokan da…