Herkes hayatının belirli dönemlerinde bir arayış içerisine girer. Bu arayışı başlatan ya büyük bir çöküştür ya da hiçbir şey yokken bir anda gelen boşluk hissidir.
Bu dönüm noktalarında karşınıza çıkacak işaretleri görebilmek için kendi Hira’nıza çekilmeniz gerekiyor. Ancak bu şekilde etrafınızdaki kalabalıklardan öte olan Öz ile hemhal olunabilir. Çoğu insan bu son nokta dediğimiz kısımda büyük buhranlar yaşar hatta intihar edenler bile olur. İşte tam da bu aşamayı anlattığım “Sessiz Çığlık” kitabımı tamamladım.
Birkaç aylık demlenme sürecinden sonra yayına girecek. Bu kitapta her ne kadar başka konular işleniyormuş gibi dursa da asıl amaç insanın tasavvuf sürecine başlamadan önceki büyük çöküşünü anlatmak. Peki, neden böyle bir konu seçtim ve neden alışılmışın dışında dini kurallara çok da uymayan bir tonda anlatım biçimi benimsedim?
Amacımız şuydu: Kurtuluşa giden yol bizim bildiğimiz birkaç doğrudan geçmiyor sadece, bu olasılık sonsuz düzeyde insanın önünde duruyor. Hiçbir dinin temelinde olmayan sevgisizlik anlatıları ve daha sonradan insanların kendi kuralları çerçevesinde oluşan varlığın özüne yabancı uzak duruşları hepten tersine çevirecek bir roman kurgulamaktı asıl amacımız. Ve bu Roman karakterimize olabildiğince Can verip Can aldık. Kitabın son kısmında postmodern bir anlatım benimseyerek alışılmış bir sonla bitirmedik. Hayatın gerçekliğinde olduğu gibi büyük büyük sözler söylemeyerek sıradan bir anlatımla hikayeyi noktaladık. Zaten amacımız da buydu. Hem kendini arayan bir insanı hem de kendini bulduktan hemen sonraki sıradanlığı kutsayarak haz duygularına bir sınır koyduk.
Bir köşede ağzında kürdanla bekleyen ve kendisinin cesaret gösteremediği “Büyük Aşkı” başkasının gözünden izlemeyi seven bireylerin şu sonuca varmalarını istedik. Mutluluğun, hayatında başkalarının istekleri doğrultusunda kurguladığın hayallerin gerçekleşmesini beklemekle değil, var olan monoton düzende herşeyi kabule geçişi sindirebilmekle oluştuğunu ve asıl aydınlanmanın bu aşamadan sonra geleceğini vurguladık. Kitabın bütün aşamalarında -her yazımda olduğu gibi- kadınlar hakimdi. Bu kitabımdaki karakterlerin kadın ağırlıklı olmasına da yansıdı. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi “Hayatın bütün dengelerini kadınlar değiştirecektir” ilkesini hakim kıldım” tıpkı önceki kitabımda olduğu gibi. Bütün detayları tek tek kontrol edip beni yönlendiren farklı bakış açıları kazandıran Büşra, Cansu, Melek, Sudenaz, Melike, Tülin, Ece, Banu… gibi güzel ruhlara çok teşekkür ederim. Umarım yayına çıktıktan sonra birçok insanın hayatına ışık tutacak bir eser olur.