Tek başıma izlediğim filmler, tek başıma yediğim yemekler, tek başıma içtiğim kahveler ve tek başıma girdiğim soğuk yatak. Bende özel olan her şey meğerse bir büyüden ibaretmiş.
Aslında beni sevmediğini en başından beri hissetmiştim. Sadece gözlerime inen perde onun bana yapmadıklarını, benim için hissetmediklerini göstermiyordu. Oysa ki beni koruyan kalkan çoktan kırılmış ve büyü bozulmuştu.
Zamanla düzelir dediğim şeyler daha da kötüye gitti. Bir müddet bekledim. Alışmaya çalistim. İlgisizlik, sevgisizlik, mutsuzluk giderek çoğaldı ve ben bir çiçek gibi solmaya başladım.
Toprağıma gözüm gibi bakan bir ben vardı. Güneş yakmaya çalişsada rüzgar beni serinletiyordu. Akşamları yıldızlar beni parlatıyordu. Ay ışığı yansıyınca topragıma görkemiyle heybetleniyordum. Simdi bir saksı içinde haps oldum. Suyumu veren var ama ya fazla suluyorlar yada güneşte yanıyorum. Zamanla da kurtlanmaya, çürümeye, solmaya başladım.
Etrafıma baktım kimse yok. Diğer saksılarda çiçekler köklenip büyürken bende sadece böcekler kol geziyordu. Kimi beni kemirmeye, kimisi iğnesini sokmaya, kimisi de sadece sessizligimle dalga geçmeye gelmişti. Benimse üzerlerine sıkacak ne bir böcek ilacım vardı nede kendimi koruyacak dikenlerim.
Bazı şeylerden zamanında vazgeçmeliydim biliyordum. Cesur başladığım maceralara korkarak son veriyorum şimdi. Zenginleştirilmiş bir tadım vardı eskiden yenilebiliyordum. Simdi ise yorgun ve binlerce doğallıktan çok uzaklardayım. Acıyım yenilmiyorum.
Şimdilerde denecek çok fazla birşey yok. Sessizlik, yaşam, sorgu ve değişmesini beklediğim güzel günlerin hatrı var sadece.