10 Kasım’da Şehit Zafer Çalışkan Anadolu Lisesi Ata’sını andı. Mustafa Kemal Atatürk vefatının 83. yıl dönümü dolayısı ile tüm yurtta anıldı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, vefatının 83. yıl dönümünde yurdun dört bir yanında saygıyla anıldı….
Şehit Zafer Çalışkan Anadolu Lisesi öğretmenleri ve öğrencileri bir araya gelerek saat 09:05’te siren sesleriyle saygı duruşunda bulundu, saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı okundu.
Şehit Zafer Çalışkan Anadolu Lisesi’nin konferans salonunda gerçekleştiren etkinlikte okul müdürü Çetin Bulut bir konuşma yaptı.
Çetin Bulut, “Bugün devletimizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 83.yıl dönümünde O’nu anmak için toplanmış bulunmaktayız. Tarihimizin kara bir talihe döndüğü uzun bir karanlık dönemden sonra Atatürk gibi bir Lider Türk Milletine nasip olmuştur. Umutların kesildiği işgal döneminde kimi İngiliz mandası, kimi Amerikan mandası derken Atatürk ‘’ Ya istiklal ya ölüm demiştir.’’
Büyük bir kararlılıkla 1919’dan 1922’ye kadar olan dönemde, askeri zaferi kazanarak bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Bu zaferin anlamını kavramak için şuna bakmak yeterlidir: Askerin ihtiyaçlarını karşılamak için Tekalifi Milliye emirleri yayınlanır. 10 maddeden oluşan emirlerin bazıları şöyledir:
Halk, elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde orduya teslim edecek.
Her aile bir askeri giydirecek.
Yiyecek ve giyecek maddelerinin %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
Her türlü makineli aracın %40’ına el konacak.
Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının %20’sine el konacak.
Tüm demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacak.
Vatandaşlarından alınan bir iğne bile defterlere yazıldı. Ve Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Tekalif-i Milliye emirleri kapsamında alınan tüm borçlar hak sahiplerine geri ödendi.
Yani halkıyla el ele bir lider, ordusu dağıtılmış bir durumda bile son bir hamleyle düşmana boyun eğmeyerek halkının desteğiyle bir kurtuluş destanı yazmıştır.
Zaferden sonrası ise apayrı bir başarı öyküsüdür. Atatürk, İsmet İnönü’ye yazdığı mektupta şunlardan bahseder:
Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı.Sevgili Paşam, bizi büyük bir savaş bekliyor Yoksul bir köylü devletiyiz. Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km kadar demiryolu var, bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olana bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.
Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımız öldürüyor. Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. (Trahom o dönemde sık görülen bir çeşit göz hastalığı.) Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde.
Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı yüzde 60’ı geçiyor. Nüfusun yüzde 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremidi bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114 bin 408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız. Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız.
Cumhuriyetin o kadroları çalıştı, çabaladı. 1938’e gelinceye kadar yapılanlardan bazılarını aktaralım: – Uçak fabrikası, 4 şeker fabrikası, kağıt fabrikası kuruldu. – Kayseri, Ereğli, Nazilli, Bakırköy’de tekstil, Malatya iplik ve dokuma, Iğdır’da iplik, Karabük Demir Çelik fabrikaları kuruldu. – Bursa Merinos kumaş fabrikası, Kütahya’da seramik, Paşabahçe Şişe-Cam, Keçiborlu kükürt, Gemlik suni ipek, İzmir süperfosfat, ispirto, gülyağı, çimento tesisleri.
İstanbul’da tramvay, tünel, Zonguldak’ta kömür, İzmir’de telefon şirketleri satın alınıp millileştirildi. – Türkiye 1938’e geldiğinde, tarımda kendi kendine yeten, 2. Dünya Savaşı’nda buğday satan, sanayide demir, şeker, kağıt, çimento, kauçuk, deri, mensucat ürünlerinde ihtiyacını karşılayan bir ülke konumuna geldi. – Her yıl 5 milyon altın Osmanlının borcunu son kuruşuna kadar ödedi.
Atatürk’ümüzü ölüm yıldönümünde saygı ve minnetle anıyorum” dedi.
Okul müdürü Çetin Bulut’un ardından Şehit Zafer Çalışkan Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Serdar Akarkan bir konuşma yaptı.
Akarkan, “Yeni öğretim yılında 10 Kasım Atatürk’ü anma programını öğrencilerimizle birlikte gerçekleştirdik. Ülkemizin kurucusu cennet mekân atamızı özlemle andık. Ruhu şad olsun. Onu anlamak demek, tüm bir 19.yüzyılı kavramak ve bu kavrayış içerisinde Türk milletinin eksiklerini belirmek anlamına geliyor. Belirleyebildiğimiz eksikliklerin ise Türkiye Cumhuriyeti devletinin temeline konan taşlar olduğu çok açıktır.
Gazi Mustafa Kemal’in bilincinde şekillenen bütün bu algılayışlar. Bizim de farkına varmamız gereken unsurlardır. Bu, anma programı kapsamını aşan bir içerik anlamına gelmektedir. Biz sadece onun yaşam serüvenini dile getirdik. Ama derslerimizde onu ve çok güçlü bir şekilde anlayıp kavradığı yüzyılların gerçeğini her fırsatta dile getirmekte ve araştırmaktayız” dedi.
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Serdar Akarkan’ın ardından Şehit Zafer Çalışkan Anadolu Lisesi Tarih öğretmeni Rezzan Keçebaş kürsüde yerini aldı.
Keçebaş, “Sayın Müdürüm, sayın Müdür yardımcılarım, Değerli Öğretmen Arkadaşlarım ve Sevgili Öğrenciler. Bugün burada Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 83.yıldönümü münasebetiyle toplanmış bulunuyoruz”.
Büyük önder, fikir ideal ve eserleriyle bağımsızlığımızdan tarihimize, dilimizden sanatımıza ve benliğimize kadar en gerçek fikirlerin ve en sıcak duyguların içinde aramızda hep yaşayan bir önderdir.
Atatürk’ün ölümsüzlüğe uğurlandığı günün yıldönümünde herkese düşen en büyük görev; “Atatürk`ü ve en büyük eseri Cumhuriyet`i anlamak, Cumhuriyet`in değerlerini her koşulda korumak, Atatürkçü düşünceyi benimsemek, Türkiye`yi aydınlık yarınlara taşımaktır”
Dünyanın en seçkin ve en saygın lideri şöyle diyordu,
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her kösesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ideal için uğrasan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yasaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!
Mensubu olduğu Türk Milleti’ni sonsuz bir aşkla seven Mustafa Kemal Atatürk, milleti için her türlü zorluğa katlanmış ve kendini ona adamıştır. Onun “Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canimi vereceğim” sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir.
Bugün burada bu daracık zamanda Atatürk’ü anlatmanın imkânı yoktur elbette. Şurası bir gerçektir ki hakkında binlerce kitap yazılan; sayısız araştırmalara, makalelere konu olan Atatürk’ü ve onun muazzam kişiliğini bütün yönleriyle anlatamayız. Atatürk’ü anlatmak zor ve uzmanlık isteyen bir iştir; çünkü o yeryüzüne bir insan olarak gelmiş, bir cihan olarak gitmiştir.
- O, gittiği her vilayette, ilk ziyaretini okullara yaparak öğrencilere ve öğretmenlere verdiği değeri göstermiştir.
- O, bir çiftçinin yanında çiftçi, halkın sorunlarını dinlerken içten ve sıradan bir insan gibiydi.
- O, Toroslarda keçisini otlatan bir Yörük için özgürlük sembolü.
- O, Hindistan’dan Afrika’ya kadar olan milletler için bağımsızlık sembolü.
Hiçbir kimse bu muzaffer general, bu yılmaz devrimci, bu kahraman insan, bu halkçı lider kadar kendi ulusunun kalbine yakın olamamıştır.
Sevgili öğrenciler: Atatürk”ü sevmek demek O”nun izinde yılmadan yürümek demektir. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk yaşadığı her dönemde genç nesillere önem vermiştir. Hedefleri olan ve bu hedeflere emin adımlarla yürüyen genç nesiller inşa etmeyi arzulamıştır. Bu noktada sizlere düşen görev; O”nun hedeflediği gelişmiş, çağdaş ve güçlü Türkiye için, kurduğu Cumhuriyete sahip çıkarak, çalışkan, dürüst, ahlaklı ve vatanını seven birer birey olmaktır. Bu konuda bizim sizlere olan inancımız tamdır.
Sevgili öğrenciler, ulusumuzun geleceğinin sizlerin elinde olacağını bilen Atatürk, “Gençler! Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak sizlersiniz.” demişti. Öyleyse sizler Atatürk gibi yüce bir varlığın önderliğinde yetişen ve bugünlere kavuşan mutlu bir ulusun çocuklarısınız. Işığınızı, inancınızı ve gücünüzü Atatürk’ten almaktasınız.
Bize bıraktığı ışık yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir. Bu ışık sadece yolumuzu değil, içimizi de ısıtıp aydınlatmaktadır.
Son olarak Onun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor ve hepinizi sevgiyle selamlıyorum” diyerek sözlerini tamamladı.
Törenin ardından tüm öğretmenler ve öğrenciler Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve sevgi ile andılar.