Vejeteryanlık; et, balık ve kümes hayvanları tüketmemeye denir. Et tüketmemenin yanında ayrıca yumurta, süt, bal vb. ürünleri de yemeyenlere ise veganlar denir.
Vejetaryenlik özellikle Hindu, Budist gibi dinlere inanan topluluklar tarafından Asya’da ve ABD’de uzun yıllardır sürdürülmekte olan bir beslenme alışkanlığıdır. Son yıllarda ülkemizde de vejeteryan beslenme artmaktadır. Vejetaryenliğe ilişkin en eski kayıtlar Avrupa’da M.Ö 6. yy’a kadar dayanmaktadır. Aynı dönemlerde Yunan filozof ve matematikçi Pisagor et tüketimini şiddetin göstergesi olarak nitelendirmiştir.
Uzun yıllardır, vejetaryenler için dengeli beslenme problemleri olduğu bilinmektedir. Protein, kalsiyum, demir, çinko, B12 vitamini, D vitamini ve yağ asitleri gibi besin öğelerinin dengeli ve yeterli olarak alınmadığı bilinmektedir. Özellikle vegan beslenmede bu eksikliklere bağlı sorunlar daha fazla ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan; vejeteryan beslenmenin sağlığa olumlu etkileride söz konusudur. Bu beslenme şekli düşük vücut ağırlığının sağlanması, hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıkların kontrolü ve önlenmesinde olumlu etkiye sahiptir. Ayrıca; vejetaryenlerde, aynı toplumda yaşayan diğer bireylere göre kanser görülme oranlarının daha düşük olduğunu vurgulayan çalışmalar da mevcuttur.
Birçok çalışma vejeteryan beslenmenin depresyonu artırdığını göstermiştir. ABD’deyapılan bir çalışmada araştırmacılar, bitki temelli beslenenlerin, akıl sağlığı için 2 kat daha fazla reçeteli ilaç alırken yaklaşık 3 kat daha fazla intiharı düşündüğünü göstermişlerdir. 160 binden fazla kişinin incelendiği bu çalışmada her 3 vejetaryenden 1 tanesinin depresyondan veya anksiyeteden şikâyetçi olduğu ortaya çıkmıştır. Genel olarak bu etkinin vitamin, mineral ve/veya mikrobesin eksikliğinden kaynaklanabileceği vurgulanmıştır.
Vejeteryanlarda depresyon sıklığı en son Brezilya’da yapılan bir çalışma da incelenmiştir. Çalışmaya yaşları 35 ila 74 arasında değişen 14.216 Brezilyalı dahil edilmiştir. Tüm katılımcıların depresyon atağı yaşadığı dönemler belirli ölçeklerle değerlendirilmiştir. Depresif atakların yaygınlığı ile etsiz beslenme arasında pozitif bir ilişki tespit etmişlerdir. Vejeteryanlarda, depresif dönemler yaklaşık iki kat fazla görülmüştür.
Araştırmacılar; depresif dönemlerin, sosyoekonomik ve yaşam tarzı faktörlerinden bağımsız olarak et yemeyen bireylerde daha sık görüldüğünü vurgulamışlardır. Bu çalışmada toplam kalori alımı, protein alımı, mikro besin alımı ve gıda işleme seviyesi dahil olmak üzere çok çeşitli beslenme faktörleri hesaba katılmıştır.
Bu durum, vejetaryenlerdaki daha yüksek depresyon oranlarının diyetlerin besin içeriğinden kaynaklanmadığını göstermektedir. Çalışmaya katılan insanların mezbahalar ve hayvan çiftçiliği gibi üzücü gerçeklerle karşılaşma olasılıklarının eşit olduğunu varsayılarak, depresif insanların bu düşüncelere daha fazla kafa yormaları ve kendilerini suçlu hissetme olasılıklarının daha yüksek olabileceğinden diğer bir deyişle hayvan sevgisinden kaynaklanabilir.
Sonuç olarak ; vejeteryan ve veganlar dengeli beslenmeli ve gereken durumlarda farklı gıda takviyelerinden yararlanmalıdır. Etik sebeplerden dolayı vegan veya vejetaryen olanlar akıl sağlığını korumak için ekstra önlemler uygulamalıdır.
Sağlıklı günlere…