Tarihsel süreçte Türk-Rus ilişkileri… Geçmişe bakacak olursak resmi anlamda Türk ulusları ve Ruslar arasındaki resmi diyebileceğimiz ilk ilişki Moskova Knezliği ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 1492 yılında elçiler vasıtasıyla iletişime geçildiğini görmekteyiz.
Osmanlı’nın 15 ve 16. yüzyılları arasında bu ilişkiyi daha çok kırım üzerinden yapması aslında Rusların siyasi olarak tam bir varlığını gösterememesindendir. Ancak Rus Çarlığının batıda İsveç ve Lehistan üzerindeki hâkimiyet politikası onları büyük bir devlet haline getirmiştir.
16. yüzyılın ikinci yarısında Rusların büyümesini engellemek amacıyla Don-Volga projesini gerçekleştirilememesi ardından Kırım Hanlığı ve Sokullu Mehmet Paşa ile astrahan seferi düzenlenmesi ancak başarısız olunup binlerce askerimizin aç ve susuz kalarak şehit düşmesine neden olmuştur.
16 ve 17. yüzyıllarda Rusları tam olarak tehlike görmeyen Osmanlı İmparatorluğu Rusların topraklarını direkt olarak ele geçirmemiştir. Ancak 1654 yılından itibaren Kazakların etkisiyle Ruslar Ukrayna’nın büyük bir kısmını ele geçirmişler. Aynı dönemde Ukrayna hükümdarı Hetman’ın Osmanlı himayesinden çıkıp Rus himayesine girmesiyle Kara Mustafa Paşa 1658 yılında Ukrayna’nın başkenti Çehrin’e yürüdü. Bu savaşın sonunda Osmanlı’nın kesin zaferi ile sonuçlanıp Bahçesaray Antlaşması imzalandı.
17. yüzyıl sonunda Çar I. Petro’nun 1695 yılında Azak Kalesi’ni kuşatması 1696 yılında ise kaleyi almasıyla sonuçlanmış ancak 1711 yılında Baltacı Mehmet Paşa ile Çar I. Petro arasındaki savaş sonucunda Prut anlaşmasıyla Azak Kalesi tekrardan Osmanlı İmparatorluğuna geçmiştir.1792 yılında Kırımın Rusların eline geçmesi, 18. yüzyılında Osmanlı-Rus ilişkisinde bir başka önemli olaydır.
19. yüzyıl ise tam bir Osmanlı-Rus savaş yüzyılıdır;
- Navarin Deniz Muharebesi: 28 Ekim 1827 tarihinde navarin olayı yaşanmış bunun sancısın Osmanlı devleti Birinci Dünya Savaşı’na kadar yaşamıştır.
- 1853-1856 Kırım Savaşı: Avrupalı İngiltere, Fransa ve İtalya’nın Osmanlı tarafında olmasıyla Rusların akdenize girmesini önlemişlerdir.
- Plevne Savunması: Rusların Plevne’yi (Bulgaristan) kuşatması ancak Gazi Osmanpaşa’nın kaleyi savunması ile Rusların ilerlemesini 5 ay geciktirmiştir.
- 93 Harbi: Kafkasya ve Balkanlar da Osmanlı ve Ruslar savaşmış bunun sonucunda Ruslar İstanbul’a kadar ilerlemiş ancak 1878 yılında Ayastefanos anlaşması imzalanmış Kars, Ardahan ve Batum Ruslara bırakılmış.
Birinci Dünya Savaşında ise Ruslar 1917 Ekim Devrimini geçirmiş ve savaştan ayrılmak zorunda kalmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra da Türk- Rus ilişkileri devam etmiştir. TBMM’nin açılmasından henüz üç gün sonra M. Kemal Atatürk Lenin’e mektup yazmış, emperyalizme karşı mücadele için altın, silah ve savaş aletleri talep etmiştir. Soğuk savaş döneminde ise 1964 yılından itibaren iki ülke arasında iyi ilişkiler kurulmuş, Başbakan Suat Hayri Ürgüplü, Bülent Ecevit gibi isimler SSCB’ne ziyaretler düzenlemişler.
Günümüz Türkiye-Rusya ilişkilerine bakacak olursak yine sıcak ilişkilerin olduğunu söyleyebiliriz. İkili ziyaretler ve telefon görüşmeleri olarak iki devletin Ortadoğu üzerindeki birlikteliği görülmektedir. Ancak 2015 yılında Rusya uçağının Türk f-16 uçağı tarafından düşürülmesiyle iki ülke arasında geçici gerginlik oluşmuş ama bu durum uzun yıllar sürmemiştir.
Şu an ise Rusya’nın Ukrayna işgali söz konusu. Türkiye Cumhuriyeti çevresinde oluşan bu olaya nasıl bir politika sergileyecek? Türk kamuoyu tarafından merak konusu. Yıllardır Rusların uyguladığı her politika bir taraftan Türklere dokunmakta. Ukrayna’nın işgali ilerleyen zamanlarda küresel bir etki yaratabilir ve bunun sonucu doğalgaz problemi veya petrol krizi olarak öngörülebilir. Bu durumun haricinde masum Ukrayna vatandaşları canından olabilir, olası bir göçe Türkiye ve Avrupa devletlerinin politikasının bilinmezliği ile bu işgali endişe ve tepkili bir şekilde gözlemlemekteyim. Umarım insanların ölmediği sorunun en kısa sürede çözülebileceği yarınları görürüz.
Bu yazımı yazma sebebim tarihte Rusların Türklerle ilişkisini anlamamızdı. Tarih boyunca çevresindeki devletlere rahat vermeyen ve sürekli savaş politikası güden Ruslar bu yüzyılda da rahat duramadı ve başlattıkları istila harekatına Barış İşgali (?)adı verdi.
Bir dahaki okumalarda görüşmek dileğiyle.