Sağlık bakanının açıkladığı verilere göre Son 3 yılda Türkiye’de 61 milyon kişi sinir sistemi ilacı, 12 milyon kişi antidepresan kullanmış.
İnsanların bu karamsarlık tarihçesi epey bir gerilere uzansa da temelde hiçbir şeyin değişmeyeceği, ilelebet içinde bulunduğumuz ruh haliyle mücadele etmek zorunda kalacağımız düşüncesi yatıyor sanırım.
Dönüp geçmişe baktığımızda ise hiçbir şeyin sürekli olmadığını, evrenin parametrelerinin sürekli değiştiğini ve biz aynı kalmakta dirensek bile bizleri de değiştirdiğini görüyoruz aslında fakat maalesef çoğu zaman bunun farkına varmamız geç olabiliyor.
Belli koşullar altında alınan radikal “romantik” kararlar, çok geçmeden yersiz ve telafisi mümkün olmayan hatalara dönüşebiliyor maalesef. Buna en çarpıcı örnek, karamsar bir ruh haliyle içinde bulunduğu durumun değişmeyeceği ve daha da kötüye gideceğini düşündüğü için eşini ve kendisini silahla vurarak intihar eden Alman şair Kleist ve bundan etkilenerek bir soda şişesinin içine “Veronal” denilen zehri katıp eşiyle birlikte intihar eden Stefan Zweig olabilir sanırım.
Türkiye’de de çok okunan yazarlar arasında olan Avusturyalı yazar Stefan Zweig, Adolf Hitler ve Nazi ideolojisinin iktidara gelmesi sonrası Avusturya’yı terk edip önce İngiltere’ye ve ardından hayatına son vereceği Brezilya’ya yerleşmişti. Zweig, Hitler’in kuracağı dünya düzeninin değişmeyeceğini ve kendisinin de böyle bir düzende var olamayacağını düşünmesinin getirdiği karamsarlıkla hayatına son vermeyi seçmişti.
Oysa Stefan Zweig ve eşinin intiharından çok değil 3 sene sonra tarih tersine dönmüş,bu kez eşi ile birlikte intihar eden isim Ruslara karşı büyük bir yenilgi alan Nazi faşizminin öncü ismi Hitler olmuştu.
Ezcümle, hayatımızda her zaman her şey yolunda gitmeyecek elbette ama sürekli bir değişimin içinde olduğumuzu ve koşulların veya o koşulları yorumlayış biçimimizin mutlaka değişeceğini, her şeyin bir süreç olduğunu ve her sürecin de bir sonu olduğunu unutmamamız gerekir.