Rus asıllı sanat restoratörü Erol Uğurlu birçok tarihi eserin restorasyonunu yaparak tarihi yapıları yaşatıyor
Ankara’da yaşayan Rus asıllı sanat restoratörü Erol Uğurlu (71), Türkiye’de tarihi ve kültürel mirasın korunması için başta Osmanlı sarayları olmak üzere birçok tarihi eserin restorasyonunu yaparken, Ankara’da 1993 yılından bu yana 7 Türk-Rus Dostluk Evi kurarak, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişimine katkı sağladı. Uğurlu, “Bizler 100 yıl önce Rusya’dan Türkiye’ye göç etmiş ailelerin çocuklarıyız. Türk halkı ve Türk hükumetinin vermiş olduğu aş, eş, iş bizleri bu ülkeye bağladı” dedi.
Çarlık Rusya’sı döneminde ailesinin Rusya’dan göç ederek Ankara’ya yerleştiği, baba tarafından Çeçen anne tarafından Belaruslu olan Erol Uğurlu, 1950 yılında Türk topraklarında doğdu. Uğurlu, üniversiteyi İspanya Madrid’de okudu, yüksek lisansını sanat restoratörü ve filolog üzerine tamamladı, Van Gogh ,Velazquez, El Greko gibi ressamların tablolarının bakımını yaptı. Uğurlu, başta Osmanlı sarayları olmak üzere birçok tarihi eserin restorasyonunu yaptı, Çırağan Sarayı’nın duvar ve tavan işlemelerinde çalıştı. Yurt içi ve yurt dışında onlarca antik bina restorasyon çalışmasında bulunan Uğurlu, Ankara Kalesi’nde 300 yıllık bir binayı restore ederek genç kuşak Sovyet sanatçılarının eserleri ile birlikte halkın ziyaretine açtı.
2018 yılında Ankara Kalesi içinde halka açık yeni bir kültür merkezi kuran Uğurlu, Türk – Rus kültürel yaşamına ‘dostluk’ çerçevesinde hizmet etti. Uğurlu, 1993’den bu yana Ankara’da 7 Türk-Rus Dostluk Evi kurdu. Sn.Petersburg Union of Art’s Rusya Sanatçılar Birliğinin 2000 yılından itibaren Türkiye temsilciliğini yapan ve 2018 yılı itibarıyla St. Petersburg Valiliği’nin Ankara Turizm Temsilcisi olarak yetkilendirilen Uğurlu, bu yıl Rusya Federasyonu Devlet Başkanı’nın imzasıyla verilen ‘Puşkin Kültür ve Sanat Madalyası’ ile onurlandırdı.
Ankara Kalesi’nde son olarak Türk-Rus Dostluk Evi bünyesinde kültür ve sanat müzesi oluşturan Uğurlu, müzede 100 yıl önce Sovyet öncesi Rusya topraklarında oluşan politik nedenlerle Türkiye’ye göç etmek zorunda olan ailelerin ruhlarının yaşadığını belirterek, “Her resmin ve her objenin bir hikayesi var. 2 dost ülkenin birbirine destek olarak Türkiye’de yeni oluşturdukları oluşumların içinde yaşamaya çalışan bir cemiyetiz. Bu cemiyetin Türk vatandaşı olan üyeleriyiz. Türk’üz, doğruyuz, çalışkanız. Bizim vakfımız kültür vakfı, yalnız Rusları reklam eden veya Rus yaşamını anlatan bir merkez değil; burada her ülkenin kendi değerlerini bir şekilde yaşatmaya çalışıyoruz” dedi.
Uğurlu, Rusya topraklarından 19’uncu yüzyıl başlarında çeşitli siyasi ve politik nedenlerle Türkiye topraklarına göç etmek zorunda kalmış ailelerin çocukları olduklarını hatırlatarak, “Büyüklerimiz acı içinde yaşam savaşı verirken aynı zamanda kimlik savaşı verdiler. Vatan hasreti her zaman gözyaşları içerisinde eridi; ama tükenmedi. Yaşamak için, var olmak için belki adlarımız, dilimiz, dinlerimiz değişti. Buralarda eş aldık, iş kurduk; ama hiçbir zaman ruhlarımız, rengimiz ve yaşam kültürümüz değişmedi.
Bizler 100 yıl evvel gelmiş Türkiye’ye yerleşmiş ailelerin 3’ncü nesilleriyiz, çocuklarıyız. Ailenin son neferlerinden biriyim. Türkiye’de Türk halkı ve Türk hükumetinin vermiş olduğu aş, eş, iş bizleri bu ülkeye bağladı. Bizler burada doğduk, burada yaşadık, burada almış olduğumuz eğitimin seceresini burada veriyoruz. 1920’de bu ülkeye gelen Türkiye’de yaşam şansı bulan şanslı ülkenin şanslı çocuklarıyız. Kimimiz Türkiye’de okuduk, kimimiz yurt dışında okuduk; ama hep bu ülkeye hizmet ettik. Bu ülkenin pasaportunu taşıyoruz. Güzel ülkedeyiz şanslı bir ülkedeyiz. Kutsal toprakların üstündeyiz” ifadesini kullandı.