Genç şair fırından aldığı iki sıcak Ramazan pidesiyle evine giderken telefonuna mesaj gelir ; “ Ruhdaşım gelirken bir kilo cevizde getir olur mu ?” Erdem hemen cevap verir: “Tamam Elif’im ,aldım geliyorum ruhum..”
Elif, Erdem’le akşam cafede buluşmak için sözleştikten sonra doğruca evin yolunu tuttu. Hava hafif rüzgarlıydı kestirdiği saçları eskisi gibi rüzgarda sallanıp Elif’i mutlu etmiyordu ,yolda yürürken aklına eski uzun saçları da gelince beş dakikalık yol ona baya sıkıcı ve uzun gelmeye başlamıştı.
Kapının önünde tek kızını merakla ve hasretle bekleyen şirin teyzenin yüzünü gören Elif’in içi huzurla dolmuştu. “Rabbim kimseyi annesiz babasız bırakmasın “diye sessizce dua ediyordu. Kapı kapanıp anne kız eve sarılarak girdikten bir saat sonra Elif Erdem’le buluşmak üzere evden çıktı.
Erdem, Elif’in liseden arkadaşıydı daha doğrusu dostuydu sırdaşıydı liseden sonra devam eden nadir arkadaşlıklardan sadece bir tanesiydi onların arkadaşlığı.
Erdem uzun boylu esmer ve hafif kilolu bir delikanlıydı kızların çoğu Erdem’i soğuk ve itici bulurdu halbuki Elif için Erdem çok samimi ve tatlı bir arkadaştı tabii ki Erdem içinde Elif güzel ve iyi bir kızdı hem Erdem Elif’e yıllardır aşık olan biriydi.
Aradan yıllar geçmesine rağmen Erdem’in Elif’e olan duygularında bir değişme olmamıştı, Elif’in neler yaptığını kimlerle konuştuğunu her şeyi bilirdi Erdem ama Elif Erdem’in duygularından habersiz yaşıyordu ve asla böyle bir düşünce Elif’in aklının ucundan bile geçmiyordu. Sigarasını ayağıyla ezdikten sonra cafeye girdi Erdem ve Elif’in her zaman ki masada oturduğunu gördü orda çalışan Aslan’a selam verip masaya oturdu.
Yaklaşık üç saat boyunca konuşup sohbet ettiler dertleştiler ve bunu neredeyse her hafta sonu bıkmadan yaparlardı. Erdem Elif’i çok seviyordu onunla geçirdiği her saniye ona mutluluk verirken ondan uzak olduğu her an işkence gibi geliyordu.
Erdem iki yıl önce kansere yakalanmıştı ve her sabah acaba bu gün Elif’i görmeden mi öleceğim diye düşünür dururdu. Onu ölüm korkutmuyordu onu korkutan Elif’i bir daha görmeyecek olma ihtimaliydi. Hastalığı ilerlemişti ama Elif’e söylememişti ailesi dışında kimse bilmiyordu hastalığını. Kimse bilmesin istiyordu çünkü insanların ona acımasını istemiyordu.
Erdem oldukça gururlu bir gençti ,hasta ve aşık bir genç. Hem Elif yine tavlada kazanan taraf olmuştu ve tatlı ısmarlayan hep erdem oluyordu bugün ki gibi. Cafeden çıktıktan ve tatlıları yedikten sonra Erdem Elif’i eve bırakmak için Elif’le beraber yürümeye başladı. Çaktırmadan Elif’e bakar içten içe ona olan aşkından yanar dururdu Erdem;
“Ee Erdem en son yazdığın şiiri bana okur musun? “dedi Elif.
“Şu banka oturalım okurum elbet.”diye cevap verdi hasta ve aşık genç.
Elif banka oturur oturmaz kafasını Erdem’in omzuna dayayıp gözlerini kapatmıştı bile ,Erdemse biraz öksürdükten sonra yazdığı şiiri okumaya başlar.
Biliyorum.. Son olacak bir gün. Yakında bitecek gibi bu sürgün. Kaygılandırmıyor beni ölüm. Seni görmeden zaten bir ölüyüm. Hem, ne de yakışır sana o güzel gülüşün. Saçların kaşların o bakışların..
Sahi ,görebilecek miyim seni yine yarın? Ne güzel de kokuyor o kısa saçların. Memlekete gelişi gibi baharın. Ellerinden gözlerinden öptüğüm, kokusuna hasretler çektiğim, ölümü unutturan o gözlerin, belki de sondur bu sözlerim. Seni ahirette de beklerim. Dünyada da hep bekledim.
Aşıktım, bir baktım yanmışım. Bir baktın bir daha uyanamamışım. Şiir okuduktan sonra Elif’i evine bırakıp doğrudan evine gider Erdem hem yarın sabah erkenden hastaneye gitmesi gerek Erdem’in, bu yüzden eve gittiği gibi kendini yatağa atar ve uyuyakalır.
Aradan yıllar geçer Erdem iyileşir o kötü günler geçer biter. Yıllar önce o gece bankta Elif’e okuduğu şiirinde içinde bulunduğu ilk şiir kitabının yayımlanmasından tam bir ay geçer ,kitabı büyük bir ilgi görür ve Erdem nihayet hayaline kavuşmuştur.
Genç şair fırından aldığı iki sıcak Ramazan pidesiyle evine giderken telefonuna mesaj gelir ; “ Ruhdaşım gelirken bir kilo cevizde getir olur mu ?” Erdem hemen cevap verir: “Tamam Elif’im ,aldım geliyorum ruhum..”