Nerede O Eski Bayramlar? Hayatla birlikte birçok değerlerimiz de akıp gidiyor avuçlarımızdan. Geçmişin o güzel dokusunu yeni nesillere yaşatamadan.
Bu değerlerimizden biri olan tadı damağımızda kalan, teknolojik çağa yenik düşen o eski bayramlar. Belki çok şeye sahip değildik o zamanlar. Her istediğimiz olmaz alınamazdı; ama az şeyle yetinmesini bilen yüreğinde o masum mutlu bayramların tadını çıkartan çocuklardık. Her şeyin kıymetinin bilindiği, küçüklerin büyüklere saygıda kusur etmediği, sevginin saygının en derinde hissedildiği anlardı o zamanlar.
Bayram demek yeni elbise yeni pabuçlardı. Üç gün öncesinden hazırlanıp başuçlarında saklanarak bayram sabahında giyinilmeyi bekleyen heyecandı. Ninelerin torun ellerine yaktığı kınaların kokusu, hediye etmek için mendillerin kolalanması, geleneklerin yaşatılmasıydı. Arife gününden başlayan, evlerdeki hummalı hazırlıktı. Mutfaktaki bitmek bilmeyen tatlı telaşlar, tıkır tıkır oklava seslerinin yükseldiği tepsi tepsi baklavaların inci gibi dizildiği, kalem gibi sarılmış yaprak sarmasının tüm eve bıraktığı kokuydu. Heyecanın büyük küçük demeden bütün yüreklere bıraktığı coşkuydu.
- Uzak diyarlardan ulaşırdı sevdiklerine kartpostallar
- El emeğinde yazılan özlemin dili olan satırlar
- Kartların içinde saklı, hiçbir paranın alamayacağı mutluluklar.
Bayram demek öpülesi el demekti. ‘El öpenlerin çok olsun’ denilerek uzatılan harçlıktaki heyecan ve sevinçti. Bir uçtan bir uca kurulan bayram sofrasındaki bereketti. Büyüklerin heyecanla küçükleri beklemesiydi. Uzakların yakına ulaşması, gurbette olanların kavuşması, hasretin vuslata erişmesiydi. Küs olanların barışarak, kırgınlıkların bitirilmesi, muhabbetin sevgiye dönüşmesiydi.
Bütün mahalle bürünürdü şenlik havasına. Her evde hazır tutulurdu şeker kapları bozuk paralar. Bakkaldan alınırdı çatapatlar topaçlar. Küçük mutluluklardı hayata büyük anlam katanlar. Mahalle aralarında dolaşan seyyar salıncaklar. Salıncağın kolunu beden gücüyle çalıştırıp küçük yüreklere büyük mutluluk aşılayan salıncakçılar. Çubukların üzerine sarılan rengarenk macunların damakta bıraktığı unutulmaz tatlar. Anladım ki İnsanın anavatanıymış çocukluğunda yaşanılanlar.
Bambaşkaydı çocukluğumun eski bayramları Yediğim şekerlerin bile farklıydı tatları Sokaklar, mahalleler cıvıl cıvıldı Her gören birbirine sarılır Hal hatır sorardı. Samimiyet vardı Dostluklar vardı Ah şimdi nasılda özlüyorum Çocukluğumun eski bayramlarını.