Dünya geneline bakarsanız tüm listelerde diplerde (ülke olarak) kendimize yer buluruz. Buna en büyük örnek kitap okuma oranımızdır. Neden okumuyoruz?
20 ülkenin olduğu “En çok kitap okunan ülkeler” listesinde Türkiye’nin 18’inci sırada olması, derin üzüntü duymama sebep oluyor. Halbuki medeniyetin doğduğu Anadolu coğrafyasında ve binlerce kültüre ev sahipliği yapmış Mezopotamya’nın tam ortasında duran bir ülke olarak neden okumuyoruz ?
Tarihten biliriz ki ülkemize ilk matbaayı İbrahim Müteferrika getirdi. İbrahim Müteferrika matbaayı ilk getirdiğinde halkın dikkatini çekmeyi başarabilmişti, lakin onun vefatından sonra ise matbaada basılan kitaplar satılmamaya başladı. Tarih kitaplarında yazıldığı gibi öğrenseydik eğer Müteferrika’nın getirdiği matbaa sayesinde okuma oranımızın arttığını düşünürdük. Lakin araştırmaya koyulduğumuz zaman ve olayın derinlerine inmeye başladığınızda Matbaanın zarar ettiğini ve halkın okumayı reddettiğini de görebilirsiniz. Belki de bugün kızdığımız konu “kimse kitap okumuyor” konusu olabilir. Ancak biraz da hak vermek lazım, çünkü bugün kitap okumayanların dedelerinin dedelerine kadar kimse kitaba yaklaşmamış.
Osmanlı devletinde 18’inci Yüzyılda faaliyete geçirilen matbaada sadece 50 çeşit kitap basılırken, aynı yüzyıl Japonya’da 10 bin çeşit kitap basılmıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Gazi Mustafa Kemal önderliğinde yeni lisan ile başlatılan çalışmalar meyvesini vermeye başlamış, okuma oranı %60’lara yükselmiş. Bu oran 1940’lı yıllarda %40’a 1980’li yıllarda %18’e 2000’li yıllarda ise %3’e kadar düşüş göstermiştir.
Sultan Mehmet Han yedi lisanı öğrendiği sırada tam dokuz bin adet kitap okumuş ve 400 tane defter tüketmiştir. Halife’yi Ruyi Zemin Yavuz Sultan Selim Han ise her gece sabah namazına kadar en az 2 kitabı bitirdiği rivayet edilmiştir. Dünya’ya hükmeden ve Osmanlı Devleti’ne en parlak dönemini yaşatan Sultan Süleyman teheccüd vaktine kadar kitap okur daha sonra bir iki saat uyur ve sabah namazına bir saat kala kalkıp Kuran-ı Kerim okuyarak Ezan Vaktini beklermiş. Bu örnekler gerçekten soruyorum size yeterli değil mi ? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele sırasında cephede iken Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını okuduğunu Falih Rıfkı Atay’ın anılarında bulabilirsiniz. Savaş sırasında elinde kalemiyle ülkesine fayda sağlamaya çalışan, bir yazarın kitabını alıp okuyabilecek kadar alçakgönüllü bir lider. İçimizden hangimiz böyle bir liderlik vasfı barındırıyor ?
Hayatınızda kaç kere sadece bir kitap almak için evden çıktınız? Ya da bir kitap alabilmek için kaç kere kumbaranızı patlattınız? Bir bank üzerinde, elinizde sıcak bir çay eşliğinde kaç kere kitap okudunuz? Arkadaşlar arasında yapılan sohbetinizin konusu sinema filmi değil de bir kitap alıntısı oldu mu? Sıcak yatağınızda, uykuya geçmeden önce bir kitabın kenarından kıvırıp bıraktığınız gece sayısı kaç? Aylık maaşınızın ne kadarını kitap bütçesi yaptınız? Bu sorularımın tümüne bir cevabınız var mı ? Toplumun tüm değer yargılarına sahip çıkmayarak, okumayarak, üretmek mümkün mü? Erzurum’u bilmeyen biri Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesini okuyunca oraya giderken yanına kazak alacağını bilir öyle değil mi ?
UNESCO’nun araştırmasına göre dünyada kişi başına kitaba harcanan para 7.80₺ iken Türkiye’de kitaba harcanan para 1.5₺. Hal böyle iken ekonomide dünya listesinde ilk 10’a gireceğiz kimse demesin! Tarımda, sanayide bir numara olacağız diye kimse kendini paralamasın. Okuma listelerinin sonunda olup en iyi ürünü üretmekte birinci olabilmemiz mümkün mü ? Okuma ihtiyacı günlük ihtiyaçlarımızın arasında yerini alamıyorken bizim öğrencilerimizden başarı beklememiz ne kadar doğru olabilir ki ?
Anlam veremiyorum; ulaşım, teknoloji ve uzay çağındayız elimizin altında bilgi alabilmeye dair her imkan varken neden okumamakta ısrar ediyoruz? Evimize aldığımız bir elektronik aygıtın çalışmasını bilmemiz için kullanma kılavuzundaki tüm yazılara nasıl ihtiyacımız varsa ülkeyi yönetmek, aileyi yönetmek, arkadaşlığı yönetmek, işyerini yönetmek, okulu, kursu, tüm her yeri yönetmek için de bizim kitap okumaya ihtiyacımız var.
Okuma oranı yerlerde olan bir ülkenin muasır medeniyet seviyesine ulaşması mümkün mü ? Allah aşkına soruyorum, yaşama gayeniz nedir ? Evinize ekmek getirdiğiniz bir işiniz vardır mutlaka ama kaç kere evinize yeni bir bilgi, yeni bir kültür getiriyorsunuz ? Bizim okuma oranını son yıllarda arttıran Hindistan’dan ne farkımız var arkadaşım ? Günde 30 dakikanı ayıracak ve senin bakış açını değiştirecek, belki de bugün bulunduğun konumdan başka yerlere götürecek kitabı nasıl açmazsın ? Hayatına farklı pencereler katacak, sana sabretmeyi öğretecek bir dostu nasıl olur da bir kere eline almazsın ? İnandığın dinin neyse rehberi kitap değil midir ?
Avrupa’da kitap okuma oranı %20 Japonya’da %19 Amerika’da %15 iken Türkiye’de bu oranın %1 olmasından utanıyorum ve üzülüyorum ! Sonra çıkıp da millet olarak başarımız yok. Yok efendim bizim sanayide adımız yok. Yok efendim bizim ülkemizin neyi var. Canım kardeşim okumuyorsun ki başaralım hep beraber. Bilmiyorsun ki bilmediğin bir dalda bilenle yarış etmeye kalkıyorsun. Üretmek bir fabrikadan mal çıkarmak değildir. Üretmek bir toplumu yetiştirmekle başlar. Yetiştirmek için bilgi gereklidir. Bilgi için de İki karton arasında yüzlerce sayfası olan bir kitap…
Şu hikayeyi anlatarak sözlerimi bitirmek istiyorum. Bu hikaye ise umuyorum başarının neden kitaba bağlı olduğunu size gösterir. Bu hikaye umuyorum ki hemen bugün elinize bir kitabın geçmesini sağlar.
Türk insanı büyük bir mücadele ile tüm zorluğa rağmen yeniden diriliş örneği gösterip Türkiye Cumhuriyetini kurdu. Cumhuriyetin ilk yıllarında açılan fabrikalar, yapılan yatırımlar ile ülke kısa sürede modern seviyelere ayak uydurdu. Bu yıllarda Mustafa Kemal’i ziyarete bir Avrupalı gazeteci geliyor. Sohbet esnasında “Efendim !” diyor gazeteci. “ Efendim nasıl başardınız? Nasıl yaptınız? Sırrınız nedir? Hasta denilen adamın Mondros ile eli kolu kesilmiş, hatta Sevr denilen ölümüne bile imza atmışken, bu yatalağı nasıl iyileştirdiniz?”
Gazi Mustafa Kemal hafif gülümseyerek ve masasını işaret ederek şu cevabı veriyor. “Hayatım boyunca kazandığım her 2 kuruşun 1 kuruşunu kitaba ayırdım.”
İnşallah yazımızın faydası olmuştur ki olmadıysa da yaradanın peygamberin Hz. Muhammed (SAV)’e gönderdiği ilk ayeti unuttuğunu varsayarak sana tekrar hatırlatmak isterim.
Yaratan Rabbinin adıyla oku! – Alak Suresi 1. Ayet