Kendi anlamımıza dair!… İnsanı tarihten bu yana birçok kuram, düşünce, fikir akımı konu edinmiştir.
Peki neydi bizi insan yapan şey, yaşamımızı anlamlı kılan? Hepimiz kendi hayatlarımızın başrolündeyken, hangimiz varoluş anlamını kendisine göre oluşturdu? Yoksa sadece “Çevre ne der?” putlarına kapılarak mı yaşıyoruz? İnsan kendi yaşamı içerisinde var olmaya çalışır.
Bir çoğumuz kendi hayatlarımız içerisinde değerlerimizi, amaçlarımızı, mücadelelerimizi sürdürürüz. Hiç şüphesiz ki kendi hayatımızın baş rolünde olan bizler, oluşturduğumuz anlamı, mücadeleyi en iyi bilenleriz. Bunun çabası içerisindeyken, belki de anlaşılmayı beklerken “çevre” diye nitelendirdiğim yargıçlar; kimi zaman küçümseyecek, kimi zaman anlamadan yorum yapacak dersek bu liste uzar gider. Sadece buz dağının görünen kısmına bakıp yorum yapacaklar.
Hepimiz kendi yaşamlarımız içerisinde değerliyiz çünkü yaşantılarımızı, değerlerimizi, mücadelelerimizi en iyi biz biliyoruz. Dolayısıyla kendimizin farkında olarak oluşturduğumuz bu anlam bizi yaşamda güçlü kılacaktır.
Yaşamımızın hikâyesini yazacak olan biziz çünkü kendi hikâyemizin asıl kahramanı olarak bizler ne kadar “kendimiz olmanın” farkındalığıyla ilerlersek asıl insan olmanın anlamını kavrayacağız. Sadece çevrenin değil, kendi anlamını oluşturmuş olan insanlar olarak mücadelemiz daha değerli olacaktır. Bu anlatımı belki de İsmet Özel‘in “Of Not Being A Jew” şiirindeki bu dizeler en iyi şekilde destekleyecektir:
“Evet, ilmektir boynumdaki ama ben
kimsenin kölesi değilim
tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya
tarantulaymış benim adım diyecek değilim
tam düşecekken tutunduğum tuğlayı
kendime rabb bellemiyeceğim
razı değilim beni tanımayan tarihe
beni sinesine sarmayan
tabiattan rıza dilenmeyeceğim.”
Bu dizeleri hayatımızın her yerinde hatırlayarak, kendimizin farkında olarak, kendi anlamımızı oluşturarak, insanca yaşamanın farkındalığıyla kalmak üzere…