Bu da kel Hikmet’in dünyası! Dün akşam beş dakikada hazırladığı baba yadigarı bavulunu sabahın erken saatlerinde yanına alıp evden sessiz sedasız çıktı..
Kimseye bir şeyler demeden kimseyle vedalaşmadan öylece çekip gitti.. Yanında çok para yoktu ama Ali’den aldığı altın yüzüğü yanına almıştı işler düzelince askerlik arkadaşına yenisini alır teşekkür ederdi. Dost dediğin böyle günlerde belli olur böyle günlerde lazım olurdu..
Hikmet tarih öğretmenliği için yıllarca çabaladı durdu, çünkü öğretmenlik onun için bu hayattaki en güzel en anlamlı şeydi tam yedi kere sınava girdi ama ne yazık ki yeterli sıralamaya giremedi Saçlarına aklar düşmemişti saçları onu bırakıp gitmişti Hikmet gençliğinde çok yakışıklıydı ve saçları ona ayrı bir karizma katıyordu ama saçlarda hikmeti bırakıp gitti ne de olsa atanamamıştı Hikmet! Onu bırakan sadece saçları olmamıştı ki saçlarını dert edecek kadar dertsiz değildi Hikmet ama kel Hikmet lafını duyunca da üzülmüyor kırılmıyor değildi..
Lise ikide iken tanıştığı Sevgi ile sekiz senelik bir ilişki yaşamıştı ama nasıl ilişki; Hikmet üniversitede okurken babasının vefat haberini aldı ve hasta annesiyle tek başına kalmıştı hayat zordu herkes için elbet ama Hikmet için çok daha zor çok daha yıpratıcı geçiyordu hasta annesi bir yandan üniversite bir yandan ve Sevgi’nin de uzakta okuyor olması bir yandan derken Hikmet’in hayalleri de hayatı da tepe taklak olmuştu.
Annesine ilaç alabilmek için bazı geceler sabaha kadar un çuvalları taşırdı bazen tırlara bindirirdi o ağır çuvalları bazen de tırlardan indirirdi bin bir güçlükle kafasında bin bir düşünceyle.. Annem iyileşsin toparlansın bende okulu bitirip atanayım sonra Sevgi’yle evlenip artık mutlu mesut yaşayayım yaşayalım diyordu kendi kendine.
Bazen gözüne gram uyku girmeden sınavlara girerdi okula giderdi işe giderdi sırf annesi ve sevdiği kız için. Zordu ama çok şükür Allah’tan başka kimseye muhtaç etmedi annesini bazen komşular Hikmet’e anneni huzurevine götür orası sıcaktır orda daha rahat olur ona iyi bakarlar diyordu ama Hikmet annesini bırakamazdı çünkü annesi Hikmet’in öğretmen olduğunu görmeden göçüp gitmek istemiyordu bu dünyadan bu diyardan bu soğuk yıkık evden. Hikmet böyle zorlukları yaşarken Sevgi ona çok iyi geliyordu ve Hikmet’e hep destek oldu hep onun yanında oldu onun solunda oldu onun soluğunda oldu..
Sevgi Hikmet için hayatımın en güzel mevsimi diyordu çünkü Hikmet sevmesini biliyordu ve Sevgi’ye en güzel baharları yaşatıyordu Sevgi de Hikmet’e en güzel anları yaşatıyordu kuşkusuz onlar çok güzel ve mutluydular. Hikmet halı saha maçında sakatlandıktan sonra artık ağır işlerde çalışamıyordu bazen eve sadece ekmek alabiliyordu annesinin ilaçlarını bazen aylar sonra alabiliyordu e yokluk işte yaşamayan nerden bilsin yokluğun insanı çaresiz aciz bırakan o tarafını..
Hikmet artık KPSS çalışıyordu haftanın bazı günlerinde ise kitapçıda çalışıyordu askerlik arkadaşı Ali ona iş bulmuştu en azından atanana kadar bu iş Hikmet ve annesi için büyük bir nimetti. Hikmet bir gün kitapçıda kitapları raflara özenle dizerken Sevgi’den bir mesaj gelmişti telefonuna, hemen telefonu açıp mesajlara girdi ve mesajı açtı mesaj oldukça kısa ve netti “Hikmet senle oluru yoktu yakında bir akademisyenle evleneceğim her şey için teşekkürler.” Bu mesajı okur okumaz yere düştü ve gözünü hastahanede açmıştı saatler akşam dokuzu gösteriyordu.
İlk söz Sevgi olmadı annem oldu oradaki hemşire anneniz iyi Ali beyle annenizi ziyarete gittik iyi merak etmeyin diye teselli etti. Hikmet günlerce tek kelime etmedi annesi hariç kimseyle göz göze dahi gelmiyordu aradan zaman geçer ve Hikmet’in yıkık dökük evine bir zarf gelir zarfın içinde Sevgi’nin düğün fotoğraflarını görür ve sabahlara kadar gözüne ne uyku girer ne de midesine bir yiyecek girer.. Kim neden Hikmet’e bunu yaptı bilinmedi ama insanın düşmanı bitmez muhakkak hikmeti sevmeyen kıskanan bir mahluk yapmıştır bu vicdansızlığı..
Hikmet bunları yaşarken sınava girer ve sonuçları açıklanır Hikmet yine kazanamamıştı Hikmet yine kaybetmişti Hikmet yine üzerindeki laneti yenip atamamıştı anneme nasıl diyeceğim diye düşüne düşüne kahrolup bitiyordu. Ama bilmesi gerekiyordu bunu annesinden saklayamazdı ve bir gün annesine yemek verirken -yemek dediğim dünden kalma makarna – Anne ben yine kazanamadım deyip hüngür hüngür ağladı ve annesine sarıldı..
Annesinin kokusunda huzur vardı ama sevdiği diğer kadının koynunda ise başka biri vardı Hikmet gözyaşlarını silerken annesinin sessiz sedasız durduğunu fark etti ve ne yazık ki annesi gözü açık olarak bu dünyadan göçüp gitmişti ah be Hikmet ah be yavrum Allah sana sabır versin.. Hikmet annesini babasının yanına gömdükten sonra evine döner ve ev artık ona bir zindan gibi gelmeye başlamıştır her yerde annesini ve babasını görüyordu ve buna dayanacak takati kalmamıştı en son akşamdan bavulunu hazırlayıp sabah erkenden bu evden kaçmıştı kimseye bir şey demeden kimseyle vedalaşmadan çünkü artık onun kimsesi yoktu ve Hikmet artık kimsesizdi. Evi bırakıp gittikten bir hafta sonra Hikmet’in intihar ettiği haberini herkes duyar sadece sevdiği kadın Sevgi hariç.