Biz gençler yeni düzenin aydınları değil; geçmişin, şuanın ve geleceğin ışığı olmalıyız. Okumalı geçmişi bilmeli, zamanı anlatmalı ve olacakları sezmeliyiz.
Bir şairin veya bir yazarın, var olan herhangi bir aydının bir tarafın karşısında olmak için karşısında olan herkesin yanında olduğunu ya da herhangi bir aydının bir kişinin yanında olmak için herkesin karşısında olduğunu görürseniz onun aydın olmadığına kanaat getirme ve bunu dillendirip duyurmak mecburiyetindesiniz.
Eğer o aydın müsvettesini daha önce sarf ettiği doğrular sebebiyle pohpohlamaya devam ederseniz onun yitirdiği namına paydaş olur, namsızlaşırsınız. Namsızlaşmaktan kastım bilinmemek ve duyulmamak değildir, namsızlaşmaktan kastım saygınlığını yitirmektir ve saygınlığın en büyük düşmanı saygınlığını yitiren aydın müsvettelerini takip etmeye devam ederek, zararlı fikri varlıklarını korumasına yardımcı olmaktır ki, bunu yapan insanlar onların varlığını korumakla kalmayıp zararı yayma görevini de üstlendiğinden istemeden de olsa bir ihanet içerisine girmektedir.
Aydın denilen insan ondan veya bundan değil kendi doğrularından yana olan, gayesi fayda göstermek olan, toplumun hassasiyetleri kendi hassasiyeti olarak gören ve toplumun hassasiyetleri çıkar gütmek için kullanmayan kişilerdir. Aydınlar Allah diyerek taraftar, Atatürk’ün adını kullanarak okuyucu satmakla uğramazlar. Aydınlar hür ve bağımsız insanlardır, toplum için de taraf olmayı değil, doğrularıyla eğitmen olmayı gaye edinenlerdir. O sebeple efendiler mevcut duruma baktığımda görüyorum ki varlığını korumayı başaran aydın kalmamış ve artık biz gençlerin varlık gösterme zamanı gelmiştir.
Biz gençler yeni düzenin aydınları değil; geçmişin, şuanın ve geleceğin ışığı olmalıyız. Okumalı geçmişi bilmeli, zamanı anlatmalı ve olacakları sezmeliyiz. Bir kain gibi değil, bilginin gölgesinde gelecek kötülüklerin farkına varmayı ve önüne geçmeyi arzulamalıyız. Zamanın kötülükleri göz ardı edip ileriyi güzelleştirmeliyiz.