Kırşehir’de, Anadolu Selçuklu döneminde 1271-1272 yıllarında Nurettin Cibril Bin Cacabey tarafından yaptırılan ve dünyanın ilk gök bilim merkezi Cacabey Medresesi’nin restorasyonu, 60 kişilik ekip tarafından bilimsel yöntemler esas alınarak yapılıyor.
Selçuklu eseri olan ve Kırşehir Emiri Nurettin Cibril Bin Cacabey tarafından 1271-1272 yıllarında inşa ettirilen, UNESCO Dünya Geçici Listesi’ndeki Cacabey Medresesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce restore ettiriliyor. Döneminde astronomi okulu olarak kullanılan, 1907 yılından itibaren ise camiye çevrilen medresede restorasyon çalışması, nem ve rutubet nedeniyle 2019’da başladı.
Daha önce de birkaç kez onarım yapılan medresedeki kapsamlı restorasyonun ilk etabı tamamlanırken, ikinci etabı 5,5 aydır devam ediyor. Kubbedeki açılıktan gökyüzündeki yıldızları izlemek için yapılan araştırmalarda ortaya konulan rasat kuyusu ve ateşlenmiş roketi andıran sütunlar, büyük titizlikle restore ediliyor. Medresenin kubbesi ise içinde çimento bulunmayan ‘tekstil donatı’ olarak bilinen özel harçla sıvanarak onarılıyor. Kubbe üzerine ayrıca özgüne uygun taşlar döşeniyor. 18 milyon TL’ye mal olacak restorasyonun 5 ayda bitirilmesi hedefleniyor.
‘CİDDİ TUZLANMA PROBLEMİ VARDI’
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde görevli kontrol mimar Utku Yücel, Cacabey Medresesi’nin ilk etap restorasyonunda cami üzerine geçici çatı kurulduğunu ve böylece kubbe ve tonozların üzerlerinin açıldığını söyledi. Yücel, “Yapının en büyük sorunu zamanla yapılan çeşitli restorasyonlarda özellikle kubbenin ve tonozların çimento sıva ile sıvanmış olması.
Zaman içinde yapı su almış ve suyu kesememişler. Kat kat beton katmanlarla suyu kesmeye çalışmışlar. Bundan dolayı özellikle yapının içi, dışı ve bazı noktalarında ciddi bir tuzlanma problemi vardı. En büyük sorun o olarak görülüyordu. Yapının içine de neredeyse girilmez vaziyetteydi geldiğimizde. 50 santime varan dolgular yapılmıştı” dedi.
‘KUBBEYİ ÖZEL HARÇLA KAPLIYORUZ’
Utku Yücel, bunların temizliği ile uygulamanın başladığını anlatarak, “Üzerindeki betonarme ve çimentolu sıvaları aldığımızda kubbede ve tonozlarda ciddi çatlaklar vardı. Önce güçlendirme yaptık. Tonoz ve kubbelerin tekstil donate ile sarılmasına karar verildi. Kullandığımız bu güçlendirmenin harcı özel kireç esaslı bir harç. Rengi koyu olduğu için ‘çimento’ gibi iddialar oluyor ancak kesinlikle bu iddialar gerçeği yansıtmıyor. Biz aksine yapıyı tamamıyla çimentolarından arındırmaya çalıştık.
Özel bir su yalıtımı yaptık, eski eserle uyumlu kireç esaslı bir malzemeden. Çatıdaki onarımlarımız devam ediyor. Taş konservasyonlarımız devam ediyor. İç mekanların temizliğini ince işçilikle yapıyoruz. Yapının önemi dikkate alındığında herhangi bir kimyasal kullanılmadan küçük dişçi aletleriyle yapılıyor” diye konuştu.
‘KÜÇÜK KALEM İŞİ BULDUK’
Utku Yücel, 60 kişilik ekiple gece gündüz çalıştıklarını anlatarak, “1907 yılından beri cami olarak kullanılan medresenin minaresinde mavi çiniler var. Minare tuğla ile örülürken derz aralarına çiniler konmuş. Bunlar alt kodlarda kısmen korunmuş olsa da üst tarafta büyük kısmı yok olmuş. Bu çinilerin mevcutlarının konservasyonunu yapıp, eksiklerini tamamlayacağız. Yapının bazı yerlerinde yazı kuşakları var. İçeride türbe kısmında özel bir çini yazı kuşağımız var.
Türbe penceresinin üst kodunda yapının özgününde küçük bir kalem işi bulduk. Biz burada tarihi araştırıyoruz, milim milim çalışıyoruz. Bu tür şeyleri bulduğumuzda büyük heyecan duyuyoruz. Başarıların asıl sebebi de bu. Biz bu yapıların sahibiyiz. Bu yapıları kullananlara teslim ediyoruz. Bu aşamadan sonra yapılara dokunmasınlar. Herhangi bir eksiklikleri olursa genel müdürlüğümüze başvursunlar” dedi.
GENEL MÜDÜRLÜK: BİLİMSEL DANIŞMANLIK ALINDI
Vakıflar Genel Müdürlüğü de yapının restorasyonu ile ilgili eleştirilere yazılı açıklama yaparak cevap verdi. Açıklamada, Selçuklu eseri olan ve Kırşehir Emiri Nurettin Cibril Bin Cacabey tarafından 1271-1272 yıllarında inşa ettirilen medresenin kapsamlı restorasyona alındığı hatırlatılarak, şöyle denildi:
“Teknik olarak anlatmak gerekirse restorasyon süreçleri sadece vatandaşlarımızın gözünün gördüğü süreçlerden geçmemektedir. 1991 yılında eski eser olarak tescillenen yapının restorasyon sürecine başlamadan önce statik yapısı incelenmiştir. Yapının tüm duvarlarında alınan örneklerde yüzde 100’e ulaşan tuzlanma sorununun tespiti ve tuzdan arındırma- havalandırma işlemleri yapılmış ve sadece bu çalışmanın olağan süreci 2 yılı bulmuştur.
Yapılan çalışmalar bilimsel yöntemler esas alınarak genel kabul görmüş̧ restorasyon ilkeleri doğrultusunda devam etmektedir. Harç analizleri, zemin etüdü̈, statik modellemelerin yapılması aşamalarında konusunda uzman, koruma uzmanından, arkeometrisine, inşaat yüksek mühendisinden, eski çini onarımları uzmanına kadar birçok alanda akademisyenlerimizden bilimsel danışmanlık alınmış̧ ve uygulama teknikleri buna göre belirlenmiştir.”
‘5 AYDA TAMAMLANACAK’
Kendisi de Kırşehirli olan Kültür Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan’ın, sürecin yakın takipçisi olduğu vurgulanarak, “Gelinen süreçte tüm restorasyon aşamaları planlanan şekilde ilerlemektedir. Ve Kırşehir halkının beklentisini karşılayacak şekilde, aslına uygun restorasyon çalışmasının 5 ay içerisinde tamamlanarak ibadete açılması planlanmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü, bünyesinde çalışan ve alanında uzman mimar, mühendis, sanat tarihçisi ve restoratörden oluşan kadroları ile her eserimize gösterdiği hassasiyeti Cacabey Medresesine de göstermektedir. Bu sorumluluk içerisinde Cacabey Medresesi restorasyonu da titizlikle tamamlanacaktır” denildi.
CACABEY MEDRESESİ
Minaresindeki mavi çiniler nedeniyle halk arasında ‘cıncıklı’ cami ile anılan medrese, kesme taştan yapılmış olup, kare planlıdır. İki eyvanlı kapalı avlulu medreseler gurubuna girmektedir. Döneminde astronomi yüksek okulu olarak hizmet vermiştir. Mukarnas kavsaralı iki renkli taş işçiliğinin uygulandığı taç kapısı bulunmaktadır. Kuzeyindeki giriş kapısı işlemelidir, yapıdan ayrı olan tuğladan yapılmış çinili ve tek şerefeli minaresi ilk önce gözlem yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. Ana eyvanda yer alan karşılıklı iki sütun koni ve küre biçimlerinin üst üste bindirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu sütun düzenlemesinin Anadolu Türk sanatında başka örneği bulunmamaktadır.