Çoğu insan (buna iktisat öğrencileri de dahil ki ben de bazen bu tutumu benimsiyorum) iktisatçıların fazla akademik ve matematiksel çalıştığını, bundan dolayı da ekonomik tahminlerinde ve ekonomi politikalarını belirleme sürecinde başarısız olduklarını savunuyor.
Öncelikle iktisatçıların başarısızlıkları sır değil, çünkü genelde iktisatçılar başarısız olduğunda bunun bedelini geniş halk kitleleri ve/veya büyük sermaye grupları ödüyor. Bu da iktisatçıları kısmen cerrahların pozisyonuna sokuyor; yapılacak bir hatanın bedeli oldukça yüksek oluyor. Daha kötüsü de genelde bu hatalar gecikmeli olarak ortaya çıkıyor ve bu hatayı düzeltmek için alınan kararlar da geç etki gösteriyor. Kısacası, iktisatçılar mayınlı arazide geziyor genellikle.
Ancak, bu demek değil ki iktisatçılar fal bakıp kahinlik yapmaya çalışıyor. Hayır, iktisatçılar da yürüdükleri mayınlı arazide ayakta kalmak için modelleri, verileri ve matematiği kullanıyor. Bu modeller genelde bazı varsayımlara dayanıyor. Hatta bazen bu varsayımlar aşırı ileri de gidebiliyor (örneğin sadece iki insanın yaşadığı ve hiçbir toplumsal olaydan etkilenmeyen sabit bir ekonomideki alışverişler). Dolayısıyla modeller sürekli bu varsayımlar üzerinden eleştiriliyor.
Halbuki bu varsayımlar oldukça gerekli olan varsayımlar. Çünkü bütün bir ekonomiyi tek hamlede açıklamaya çalışmak olanaksız bir şey. Parçadan bütüne giderek bu ekonomideki mekanizmaları çözümlemek ve bu mekanizmalar ile o ekonomiyi algılamak görece daha basit (görece deme sebebim yine de kolay olmayışından kaynaklanmaktadır). Bu mekanizmaları bulmak için de belli varsayımlar altında modeller kurulur, bu modellere bakarak çıkarımlar yapılır ve nedensellik ilişkileri kurulur. Sonra verilere bakılır ve modelin başarısı tartışılır/ölçülür. Model başarısız ise yenisi geliştirilir, başarılı ise onunlar devam edilir ve bir taraftan da daha iyisi geliştirilmeye çalışılır.
Bu süreç elbette kolay değildir. Neyi bulmayı hedeflediğinize göre varsayımlarınızı değiştirmek, modeli ona uygun şekilde kurmak ve ona uygun veriyi bulmak gerekir. Daha nedensellik bağları da ayrı tartışma konusudur. Çok meşhur bir söz vardır: “Korelasyon, nedenselliği gerektirmez.”. Yani havuzda boğulan insanların aylara göre dağılımı ile enflasyon oranı arasındaki bir benzerlik havuzda boğulan insanların enflasyon yarattığını veya enflasyonunun insanların havuzda boğulmasına sebebiyet verdiği anlamına gelmez. O yüzden verilerinizin, varsayımlarınız ve modellerinizin hatalı ilişkiler içeriyor olma ihtimali de çoğu zaman vardır.
Sözün özü iktisatçıların devamlı matematik ve modeller üzerinden eleştirilmesi haksızlıktır. Çünkü, o modeller bize şu an bildiğimiz şeyleri öğretmiştir. Eğer daha fazlasını öğrenmek istiyorsak yine modellere başvurmalıyız.