Küresel iklim değişikliğinin sebep olduğu önemli olaylardan biri de kuraklıktır. Kuraklık ve susuzluğun kaçınılmaz bir son olduğunu söyleyen Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik “Yeraltı sularında yüzde 60 civarında bir yok oluş söz konusu. İklim değişikliği gıda ve tarımı tehdit ediyor. Bunlar insanoğlunun en iyi dönemleri” dedi.
Türkiye iklim değişikliğinden en çok etkilenmesi beklenen bölgelerden birinde yer alıyor. Küresel ısınma sınırlanamaz ve tersine çevrilmez ise bizim de içinde yer aldığımız Akdeniz havzasında biyolojik çeşitlilik kaybolmaya başlayacak; tarımsal verim azalacak; turizm gelirleri düşecek; ekonomiler zayıflayacak ve gıda krizi baş gösterecektir.
İklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışına dikkat çeken Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik, “İklim krizi günah keçisi değildir çünkü son çalışmalara göre dünya yaklaşık 11 milyar yıl yaşında ve sürekli hareket halinde. Dolayısıyla dönem dönem soğuk ve sıcak iklimler yaşanıyor, yer hareketleriyle birlikte dağlar ve ovalar oluşuyor bu sayede de biyoçeşitlilik meydana geliyor. Tabi bunların hepsi çok yavaş bir şekilde oluşurken canlılar da bu dönüşüme ayak uyduruyor.”
“İklim değişikliğinin en büyük sebeplerinden birisi ise insandır. Bundan yaklaşık 500 yıl önce 150 bin yılda bir sıcaklık artışı meydana gelirken şuan fosil yakıtlar ile birlikte 150 yılda bir sıcaklık bir derece artıyor. Bu da demek oluyor ki insanlık bu dönüşümü yaklaşık bin kat artırdı. İşte sorun da burada başlıyor, insanlar ve biyoçeşitlilik bu duruma adapte olamıyor”
“Bizi korkutan olay şu; geçtiğimiz 30 yıl içerisinde sıcaklığın 6 derece arttığı gözlemlendi. Önümüzdeki yaklaşık 80 yılda bu rakamın 4 ile 6 derece olması bekleniyor. 1 derecelik artış ciddi olaylara sebep olabiliyor. Örneğin 1 derecelik sıcaklık artışıyla birlikte kar örtüsü 120 metre yukarıya tırmanıyor. Bugün tarım ve turizmin başkenti Antalya’da denize girerken bir saatlik mesafe sonunda da kayak yapılabiliyor. Eğer tahmin edildiği gibi önümüzdeki 30 yıl içerisinde sıcaklık ortalama 2 derece artarsa kar örtüsü de 300 metreye tırmanmış olacaktır. Bu da demek oluyor ki 60 yıl içerisinde Antalya’da kayak merkezi diye bir şey nerdeyse kalmayacak” dedi.
‘Tarımsal verimde ciddi bir azalma olacak’
Jeoloji Mühendisi Bayram Ali Çeltik, “Biz Akdeniz havzasında yaşıyoruz. Araştırmalara göre Akdeniz havzasında yine yaklaşık 100 yıl içerisinde yağışlar yüzde 26 azalacak. Örneğin buğday diğer adıyla ‘ata tohumu’ binlerce yıldır adapte olduğu iklim şartlarında yetişiyor. İklim değişikliğiyle birlikte değişen yağmurun yağma oranı ve zamanına ayak uyduramayan ata tohumu tarımı olumsuz etkileyecektir. Bu da tabi ciddi bir rekolte kaybına neden olacaktır.
Dolayısıyla yağmurun yağdığı miktarı değiştiren, birim zamanında yağan yağmur miktarını artıran ve yağmurun yağma zamanını evrimleştiren 1 derecelik sıcaklık artışı nedeniyle gıda krizi kapıda diyebiliriz” dedi.
Havadaki karbon miktarının zararlarına değinen Çeltik, “İklim değişikliğinin bir çok sebebi var. En önemlilerinden birisi ise fosil yakıtlardır. Fosil yakıtlar karbon kökenlidir. Binli yıllara baktığımızda havadaki karbon miktarı çok düşüktür. Sanayi devriminin gelmesiyle birlikte fosil yakıtların kullanımı havadaki karbon miktarını da artırmıştır.
Günümüzde artan karbon miktarı nedeniyle ozon tabakasının delindiği de söylenmektedir. Bunun kötü tarafı ise; asit yağmurları denizlere de yağıyor. Bu kapsamdaki araştırmalara göre insanlar oksijeni ormanlardan daha çok denizlerden alıyor. Akdeniz’deki canlılarda büyük bir değişimin meydana geldiği ve Marmara’daki müsilaj olayları da sonuç değil sebebin parçasıdır. Tabi bu düzene ayak uyduramayan canlılar nedeniyle de büyük bir kaosa doğu gidiyoruz” şeklinde konuştu.
‘İnsanoğlu en iyi dönemlerini yaşıyor’
Suyun siyaset üstü bir konu olduğunu ifade eden Çeltik, “Meyve ve sebzelerde su ayak izi diye bir şey vardır. Mesela 184 litre su karşılığında 1 kilogram domates elde ediliyor. Bu çoğu gıda için geçerlidir. Dolayısıyla verilere bakıldığında önümüzdeki dönemde gıda üretiminde en az yüzde 50 azalma olacaktır. İnsanlar suyu sadece gördüğü kadarıyla değerlendiriyor. Biz jeoloji mühendisleri olarak yeraltı su kaynaklarını ve toprak nemini de inceliyoruz.
Antalya bölgesine baktığımızda 60 yıl içerisinde yaklaşık 60 tane gölün kuruduğunu görüyoruz. Yeraltı sularında ise nerdeyse yüzde 60 civarında bir yok oluş söz konusu. Bunlarla birlikte yağış miktarı azalıyor, topraktaki nem oranı düşüyor ve doğada yaşayan canlılar bu duruma ayak uyduramıyor. Dolayısıyla da insanoğlu kendi sonunu yine kendi hazırlıyor. Bunlar insanoğlunun en iyi dönemleri diyebilirim” dedi.
Çeltik, bilinçsizce inşa edilen evlere afet riski uyarısında bulunarak, “Jeoloji mühendisleri olarak nerede deprem olacağını, nerede yer altı su kaynakları olduğunu veya nerede heyelan riski olabileceğini biliyoruz. Ama insanlar başı boş bir şekilde dere yataklarına ev yapıyorlar, sera yapıyorlar.. Sonuç olarak sel altında kalıyorlar. Bunu iklim değişikliğine bağlamak çok doğru değil. Bu insanların doğayı çok tanımamasından kaynaklı bir durum. Özellikle Karadeniz bölgesinde çok yaygın olan bir durum. İnsanlara bu konuda öncülük edilmelidir” dedi.
‘Yer altı su kaynakları tehlikede’
Yer altı suyu; birçok şehrin, havzanın ve sanayi tesisinin su ihtiyacını karşılamak üzere faal durumda olan doğal su kaynağıdır. Yer altı su kaynaklarının önemine vurgu yapan Çeltik, “Pandemiyle birlikte son iki yıl içerisinde hiç beklenmedik olaylar yaşandı. Dolayısıyla bizleri hangi felaketlerin beklediğini bilemeyiz. Örneğin dünyanın bir tarafından patlayan bir yanardağdan çıkan zehir, atmosfere yayılıp yağmur olarak bizim göllerimize düşebilir. Böyle bir durumda yer altı su kaynaklarına ihtiyacımız olacaktır.
Çeltik Türkiye’de su potansiyeli verilerinin olmadığını söyleyerek, “Türkiye’ye yaklaşık olarak bin adet yapay gölet yapıldı. Bu göletlerin birçoğu su tutmadığı gibi aynı zamanda buharlaşmaya da açık halde bekliyor. Keşke daha az yapılsaydı ama doğru fizibilite çalışmalarına uygun ve işe yarar olsaydı. Bilimsel bakış açısına değer verilmesi gerektiğini de burada görmüş oluyoruz”
“Her insan iklim değişikliğinden sorumludur. Türkiye olarak bilim adamlarına değer vermeliyiz, su kaynaklarını ve potansiyellerini birebir öğrenmeliyiz, fosil yakıt kullanımını en aza indirmeli ve tarım imar planlarını bilinçli şekilde hayata geçirmeliyiz” şeklinde konuştu.