Hindiler ancak yavrularından gelen ‘glu glu’ sesiyle tetiklenirler. Eğer yavru hindi bu sesi çıkarırsa annesi tarafından tanınır aksi takdirde görünüş, koku gibi diğer unsurlar bir işe yaramayacaktır.
Sevgili Dostlar,
Bugün sizlere yine bazı sosyopsikolojik deney, etkileşim ve çalışmalardan bahsediyor olacağım; ve devamında bu davranış özelliklerinin genel anlamda insanlar tarafından nasıl ve ne şekilde kullanılabileceğinden bahsedip aynı davranışların iş hayatı yansımaları ile ilgili sizlere fikrinizi soruyor olacağım.
Bahsedeceğim psikososyal insan davranışına geçmeden önce bu davranışın ilk olarak gözlemlendiği hindilerden ve ilgili davranışı nasıl sergilediklerinden bahsetmek istiyorum. Gözlemi yapan; hayvanları doğal ortamlarında inceleyen yeni bir bilim alanı olan etolojistlerdir. Yaptıkları gözlemlere göre yavrularına karşı oldukça dikkatli ve korumacı olan hindilerin annelik yöntemlerinde bir gariplik mevcuttur.
Hindiler ancak yavrularından gelen ‘glu glu’ sesiyle tetiklenirler. Eğer yavru hindi bu sesi çıkarırsa annesi tarafından tanınır aksi takdirde görünüş, koku gibi diğer unsurlar bir işe yaramayacaktır; anne hindi bu durumda yavrusunu ya görmezden gelmekte ve hatta bazı durumlarda öldürmeye dahi yeltenmektedir. Bu sonucu vurgulamak adına yapılan deneyde; anne hindi, kokarcaya dahi yavru hindi sesi kaydedilmiş bir kasetle yaklaştırıldığında kokarcayı sahiplenmekte ve annelik yaptığı gözlemlenmektedir. Etolojistler bu durumun sadece hindilere özgü olmadığını, düzenli ve mekanik tetikleyicilerin diğer hayvanlarda da etkili olduğunu tespit etmişlerdir. Bu tetikleyiciler farklı hayvan türleri için bazen bir ses, bazen bir renk, bazen bir hareket biçimi veya benzeri bir konu olabilmektedir.
Buna benzer olarak insanların da daha karmaşık ve derin olsa da otomatik davranış kabulleri olmaktadır. Bu durumu Ellen Langer ve çalışma arkadaşları (Langer, Blank ve Chanowitz, 1978) yaptıkları bir sosyal deneyle ortaya koymuşlardır. Çalışma; insan davranışının bilinen bir ilkesine göre birisinden kendisine iyilik yapması istendiğinde bir sebep sunulursa başarılı olma şansı yükselir ilkesine göre şekillenmiştir. Deneyde bir üniversite öğrencisi fotokopi çekme sırasında sıranın önündekilerden öne geçmek için izin istiyor ve bu isteğini ‘çünkü’ bağlacı ile ortaya bir neden koyarak belirtiyor. %93 oranında olumlu cevap alıyor; bu deneyde anlaşılıyor ki deneyde yer alan insanların tetikleyicisi yani glu glu’su çünkü kelimesi olmuştur ve neredeyse %100 oranında otomatik olumlu reaksiyonlara sebebiyet vermiştir.
Peki zeka olarak bu kadar gelişmiş insan’ın bu tarz tetikleyicilere göre hareket etmesi normal midir? Cevabı net bir evet’dir. Her birimiz son derece karmaşık ve hızlı ilerleyen bir dünyada yaşıyoruz. Bununla başa çıkabilmek için kısa yollara ihtiyacımız var. Sadece bir gün içinde bile karşılaştığımız her bir kişide, olayda veya durumdaki bakış açılarını analiz edebilmemiz mümkün değildir. Bunun yerine çoğu zaman, bazı anahtar özelliklere göre stereotipleri ve pratik kuralları kullanırız ve bu tetikleyen özelliklerden biri varsa düşünmeden tepki veririz. Hayatlarımız daha da karmaşık hale geldikçe hayatımızdaki bütün bu uyarılarla başa çıkabilmek için daha fazla kısa yollara ihtiyacımız olacak.
Psikologlar, günlük kararlarımızı verirken pek çok kısa yola başvurduğumuzu bulmuşlardır (Chaiken ve Trope, 1999; Kahneman, Slovic ve Tversky, 1982); uzmanlar bu kararlara yargısal kestirmeler ismini vermişlerdir. Bu noktada Cohen (1978) ve Milgram (1970) araştırmalarında; konu önemli olsun olmasın zaman darlığı ve dikkat dağınıklığı gibi faktörler yüzünden en kritik konularda bile insanların bu yola başvurma ihtimallerinin çok yüksek olduğunu belirtmişlerdir. Buna örnek olarak da Harper, Kidera ve Cullen’ın (1971) Federal Havacılık Yönetimini konu aldıkları çalışmalarında; uçak kazalarının çoğunda tüm personelin, uçağın kaptanına kayıtsız şartsız uyduklarını, ‘uzman görüşüdür’ diye bir kısa yol kullanarak kaptanın kararını hiç sorgulamadıklarını ve bu nedenle kazaların meydana geldiği ortaya koymuşlardır.
Bunun tersi olarak ise; verilen bilgilerin tamamen analiz edilip ona göre tepki verilmesine kontrollü tepki denmektedir (Chaiken ve Trope, 1999). Pek çok laboratuvar araştırması, insanların ancak dikkatli bir şekilde analiz edecek istekleri ve kabiliyetleri olduğu zaman bilgiyi kontrollü bir şekilde ele aldıklarını göstermektedir; tabi buna ek olarak vakitleri ve enerjileri de yeteri kadar olabildikleri zamanları da buna eklememiz gerekmektedir.
Konuyu iş hayatı ve/veya sosyal hayat açısından düşündüğümüz zaman dikkatli olmamız gereken durumlar ortaya çıkmaktadır. Hayat boyu fırsatçılar olarak adlandırabileceğimiz bazı insanlar bahsedilen bu otomatik/mekanik tepkileri yani tetikleyicileri çok iyi bildikleri için, bu silahı kullanırlar ve bizlerin kendi çıkarlarına uygun olarak yanlış kararlar vermemiz için bizlere tuzak kurabilmektedirler. Eğer bu tetikleyicilere karşı bilinçsiz ve savunmasızsak çok saçma hataları yapmamız mümkündür; ve bazıları bu hatalarımızı kendi avantajlarına çevirebilmektedirler. Bu nedenle bu manipule tetikleyicilere karşı özellikle de dikkat ve risk gerektiren kararlarda çok dikkatli ve uyanık olunması gerekmektedir.
Şimdi iş hayatında sizleri düşündürmek istediğim bazı soruları yönlendirmek isterim.
- Kişilere ve olaylara karşı özellikle de adil, akıllı, stratejik düşünmemiz ve davranmamız gerektiği durumlarda kontrollü müyüz yoksa manipüle ediliyor muyuz?
- Dikkat gerektiren analizlerimizde somut bir şekilde konuyu ele alıp gerekli çabayı ve gayreti gösterebiliyor muyuz?
- Yaptığımız tüm işlerde kontrollü davranabilecek kadar yetenek, bilgi ve beceriye sahip miyiz?
- Yok eğer değilsek kendimizi geliştirebilmek adına gerekli çabayı gösterebiliyor muyuz?
- Bilerek ya da bilmeyerek bizlerde bu tetikleyicileri manipüle edip avantaj sağlıyor muyuz?
- Karşımıza çıkan olgu, olay ve kişilere karşı önem ve öncelik sıralaması yapıp nerede kontrollü nerede otomatik davranma lüksümüz olduğu konusunda farkındalığımız var mı?
- Duyduğumuz ‘glu glu’ sesleri gerçek mi?
Bunlara benzer daha birçok soruyu hem kişisel gelişimimiz hem de kurumumuzun sağlayacağı faydalar açısından sürekli analiz etmemiz gerektiği düşüncesindeyim. Siz ne dersiniz?