En iyi dostumuz, anılarımız… Kötü anılarımızı bir rafa koyup ölene kadar onların yasını tutamayız. Hayat devam ediyor ve biz yaşamak zorundayız. Eğrisiyle doğrusuyla olan bizim belleğimiz, hazinemiz. Bu yüzden anılarımıza sahip çıkıp, arkasında durmalıyız.
Hiç düşündünüz mü çoğu bilim kurgu filmi unutma eylemi üzerine kuruludur. Adamın biri gelir önünüze iki tane hap koyar. ‘Seç’ der ‘Mavi mi kırmızı mı?’ size yeni bir hayat vaat eder. Geçmişini unutacak yeni bir hayata başlayacaksındır. Ya da teknoloji çok gelişmiştir hafıza sildirme programları falan vardır. ‘Sizi üzen anılarınızdan kurtulmak mı istiyorsunuz? Hemen bize gelin, anılarınızı yok edelim!’ gibi bir sloganla hayatınıza giriverirler. Hep hayali bu olan sevgili izleyicimiz de bu filmleri ağzının suyu akarak izler çünkü aslında hepimizin gizli bir hayalidir bizi üzen rahatsız eden anılarımızdan kurtulmak.
Ama film bitip kafamızı kaldırdığımızda gerçekle yüzleşiriz ki aslında hafızamızı sildiremeyiz. Geçmişte yaptığımız hatalarımızdan, bizi üzen anılarımızdan kaçamayız. Hayatımızda her ne olursa olsun, belki de çıkaramayacağız yarım yamalak da olsa unutmayacağımız şeylerden biridir anılarımız.
İyisiyle kötüsüyle bizi biz yapan anılarımızı atsak atamayız, satsak satamayız. Ne yazık ki böyle bir sihir, böyle bir teknoloji yok. Diyelim ki 100 sene sonra insanlık bu devrimi de yapacak ve o bilim kurgu filmleri gerçek olacak bilemiyorum. Peki ya sonra ne olacak biliyor musunuz? Yönünü kaybetmiş, oradan oraya savurulan insanlar…
Dediğim gibi bizi biz yapan, bugünkü olgunluğumuza erişmemizi sağlayan şey; iyi veya kötü hatıralarımızdır. Eğer bugün bir şeyin daha iyisini yapıyorsak, geçmişte yaptığımız hatalardan dolayıdır. Bugün aile bağlarımız kuvvetliyse eğe, geçmişte güzel anılarımızdan dolayıdır. Elbette unutmak istediğimiz kötü şeyler de vardır, olabilir, ama unutmamalıyız ki ‘dünkü aklım olmasaydı, bugünkü aklım olamazdı…’
Her anımız tabiki güzel ve kusursuz olamaz. Ama benden tavsiye kötü anılarınızı bir nebze olsa güzelleştirebilirsiniz. Nasıl mı? Şöyle örneğin eski sevgilinizle bir parkta ayrıldınız ve artık orası size hep o ayrılığı hatırlattığı için gidemiyorsunuz. Ayrılığın arkasından sıcağı sıcağına değil de biraz zaman geçtikten sonra yine o parka gidin. İlk başlarda zor olacak belki yeniden üzüleceksiniz ama bunu belli aralıklarla tekrarlarsanız ve o yerde başka aktivitelerle zaman geçirirseniz eski kötü anınızı zamanla unutacaksınız. Belki yine aklınıza gelecek ama yarası o kadar acımayacaktır bana inanın.
Kötü anılarımızı bir rafa koyup ölene kadar onların yasını tutamayız. Hayat devam ediyor ve biz yaşamak zorundayız. Eğrisiyle doğrusuyla olan bizim belleğimiz, hazinemiz. Bu yüzden anılarımıza sahip çıkıp, arkasında durmalıyız.