Moskova’daki Treyakov Devlet Galerisi’ne bir yolculuk yapalım. Tabi bu yolculuğumuzun baş karakteri Rus ressam Vasili Pukirev’in 1862 yılında yaptığı ‘Eşit Olmayan Evlilik’ adlı eseri.
Bu eser üzerine çok şey söylendi ama gizemi hala çözülmüş değil. Resmi ilk gördüğüm anda çok etkilenmiştim ve zihnimde yarattığı etkiyi dile getirmek istedim.
Şöyle geriye doğru çekilip bakacak olursak sahnede neler yaşandığını hemen anlayabiliyoruz. İfadeler oldukça güçlü. Sanatçı yansıtmak istediği ifadeleri sanki tiyatro oyuncuları gibi canlı ve apaçık bir şekilde ortaya koymuş. Gözümüze ilk çarpan figürler nelerdir dersek yaşlı bir damat ve hüzünlü bir genç gelin. Ortama ve olaya göz atacak olursak karanlık bir kilise atmosferinde rahip tarafından yürütülen düğüne tanıklık edebiliriz. Ancak bu düğünde normalde olması gereken o beklediğimiz sevinç ve mutluluğun hâkim olmadığını görüyoruz.
Pukirev’in fırça darbelerini en parlak hissettiğimiz unsur yüz, omuz ve beyaz kıyafeti ile capcanlı tasvir ettiği, ilk bakışta dikkatlerimizi üzerine çekerek resmin odak noktası olduğunu zaten bize gösterir, genç gelindir. Tasviri canlı ama kendisi bir o kadar mutsuz ve çaresizce elini yüzüğü takmayı sabırsızlıkla bekleyen rahibe uzatan bir gelin. Gelinin yanındaki yaşlı figür ise maalesef damat. Maalesef diyorum çünkü bu damat oldukça yaşlı ve gelinden yaşça büyük. Damadın kıyafetlerine dikkat etiğimizde ise göğsün madalya ve nişan takılı olduğunu görüyoruz. Belli ki yüksek makamlardan varlıklı bir kişi bu yaşlı damat. Bakışları ise geline doğru oldukça tuhaf bakmaktadır. 10 figür var resimde. Evet gelin kadar ayrıntılı ve renkli olarak işlenmemiş ancak o figürler bu resmin hikayesinin derinliğini ortaya koyuyor. İşte bu yüzden tablonun vermek istediği mesajı daha iyi anlamak için başroldeki figürler dışında kalan figürlerin de yüz ifadesine baktığımız zaman zaten yolunda gitmeyen şeylerin olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Gelinin arkasında bir hayli öfkeli gözüken kolları bağlı olan figüre dikkatinizi çekmek isterim. Damadımıza bakışları çok manidar. Bakışlarından öfke hissettim. Sadece onun değil davetli erkeklerin hepsinde bir tatsızlık, huzursuzluk hâkim. Arka plandaki figür gelinin sevgilisi ya da kardeşi olabilir mi? Bunu tahmin etmesi zor ama ucu açıklık insanın resme bakıp kendi hikâyesini yazmasını sağlıyor. Bence sanatın en büyük güçlerinden biri de bu. Gelinin arkasındaki figürün hikâyedeki rolü nedir belirsiz ancak o ressamımızın ta kendisi. Evet evet Vasili Purkirev. Kendisine tabloda yer vermesinin birçok sebebi olabilir ancak benim ilk aklıma gelen kendi hayatından bir kesit aktarıyor. Sevdiğinin başkası ile evleniyor oluşuna tanıklık ediyor. Benim kanımca ondandır bu öfke huzursuzluk. Romanlar misali üçüncü kişili bir anlatımın anlatıcısı rolünde de olabilir. Tablodaki bu gerçekliği ilk olasılığa bağlamayı tercih ederek devam ediyorum.
Bir düğün var deyip duruyoruz bir düğünden ziyade bir satış sözleşmesi gibi. Evet bir satış sözleşmesine tanıklık ediyoruz ve bu suça bu figürlerle beraber izleyici de dahil oluyor. Ressamın böyle bir konuyu tasvir etmesinin nedeni yaşadığı dönemde bu tarz evliliklerin yaygın olmasından dolayı eleştirel bir bakış açısı getirmek istemesi olabilir. Zaten bu resmi yapıldığı döneme göre yorumlamazsak yanlış yargılara varabiliriz.
Başka bir ayrıntı dikkatimizi çekiyor. Ellerinde umudun ve inancın sembolü olarak yanan birer mum tutuyorlar. Ancak gelin mumu tuttuğu elini aşağı indirmiş ve mum gelinin başını öne eğdiği gibi durmaktadır. Yani artık geleceğe dair umut ve inancı kalmamış bu evlilikle kırılmış imajını vermektedir.
İşte bu tablo ve onun hikayesi Halil Cibran’ın Kırık Kanatlar eserini bana hatırlattı. Kitabı okurken düğün sahnesini Purkirev’in resmettiği gibi zihnimde canlandırmıştım. Zaten tabloyu gördüğüm anda Cibran’ın satırları aklıma geldi. Tablo hakkında daha çok bilgi edindikçe onları birbirine daha da yakınlaştırdım. Hangi yönlerden dersek:
Bazı kaynaklarda olayın Cibran’ın hayatından bir kesit olduğu ifade edilir. Purkirev’in tabloya kendini çizmesi de kendinden bir kesiti yansıtma çabası- böyle bir olasılıktan bahsetmiştik- vardır.
Cibran’ın satırları da tablomuzun tarihçesinde olduğu gibi zamanının sorunlarını ele alan bir eser.
Cibran’ın eserinde Psikopos’un yeğeni ile istemeyerek evlenmek zorunda olan Selma isimli bir genç kızdan bahsediliyor. Tam da tablomuzdaki gibi mutsuz bir gelin baş rolde. Selma’nın o güzelliğini perdeleyen hüznü, acıyı Purkirev’in tablosunda gördüm. Tablonun bir adı da Kırık Kanatlar olarak kaldı benim içimde.
Selma Karami ‘Ah Tanrım! Bana merhamet et ve kırık kanatlarımı iyileştir’ diye haykırır. Kitabın isminin manidarlığını ve o çaresizliği çok güzel ortaya koyuyor bu haykırış. ‘The Unequal/Arranged Marrage’ Eşit Olmayan Evlilik ismi ve içeriğinde de aynı uyum var
1800’lü yıllar biri Rusyalı bir ressam diğeri Lübnanlı bir yazar ama işledikleri konu ve işleyiş benzer. Sanatın gücü aynı konudan binlerce kombinasyon çıkarabilmek. Farklı alanlarda bunu yapabilen iki örnek: Vasili Purkirev & Halil Cibran