Aynı şeyleri yaşadığımız veya aynı duyguları hissettiğimiz insanlarla daha iyi anlaşırsınız. Genelde anlar gibi görünürüz ama gerçek manada anlamayabiliriz. Duygusal benzeşme yani duygudaşlık aynı durumda olan insanlar için geçerlidir.
Mesela belli bir gelire sahipsek dünyanın öbür ucunda açlıkla mücadele eden insanları nasıl anlayabiliriz ki bu durumu yaşamadan. En fazla üzülürüz durumlarına. Düşmeden düşenin halini anlamayız. Bunun nasıl bir duygu olduğunu bilemeyiz çünkü. İnsana insan gerektir ya sonuçta; bizim duygularımıza eş insanlarla bir aradaysak tam manasıyla duygudaş sayılabiliriz. Aksi takdirde sadece empati yapmaya çalışan ve yapamayan insanlarla bir arada olmamızdan başka bir şey değildir. Ne kadar olursa.
İyi anlaştığımız insanlarla yıkılmaz köprüler oluştururuz. Öyle ki zamanlarımız ve ilgilerimiz aynı yönde olduğu gibi duygusal durumlarımız da aynı yönde olur. Duygusal bağ kurmak her zaman kolay olmaz bizim için. Önce karşımızdakini anlamamız ve değerlendirmemiz gerekir.
Başka insanlar arasından seçtiğimiz insanlar bize her haliyle daha yakın hissettiklerimiz olur. Bir duygudaş da kolay bulabildiğimiz bir şey değildir zaten. Hayat boyunca ne kadar insanla karşılaştığımızı ve ne kadarının ömür boyu yanımızda olduğunu düşünürsek her şey ortadadır zaten. Geriye dönüp baktığımızda yollarımızın ayrıldığı insanları düşündüğümüzde bir yerde ve konuda aynı duyguları hissetmediğimizi ve farklı yönlere yöneldiğimizi görürüz.
Duygusal olarak benzer olduğumuz insanlarınsa her şeye rağmen her zaman yanımızdadır zaten.
Yanımızda olamayanlar için de hayıflanmaya gerek yoktur; zaten anlaşılmamışızdır. O yüzden duygudaşımız varsa sadece kıymetini bilmemiz gerekir. Geriye kalanlar sadece bir anıdan ibarettir.