Kahramanmaraş’ta 7,7 ve 7,6’lık iki büyük depremin ardından deprem sonrası ruhsal bozukluklara dikkat çeken uzman klinik psikolog Melike Urcan, açıklamalarda bulundu.
Çakmak Erdem Hastahanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Melike Urcan, depremin insan psikolojisine olan etkileriyle ilgili, bilgilendirmelerde bulundu.
Uzm Psk. Melike Urcan, “Deprem gibi bir afet sonrası öncelikli olarak arama kurtarma çalışmalarının gerçekleştirilmesi, barınma beslenme ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması geliyor. Deprem sonrasında sersemleme, uyku ve odaklanma sorunları da yaşanabilir. Bu tepkiler anormal bir duruma verilen normal tepkilerdir. İlk haftalarda bu yakınmaları yaşamak doğal olmakla birlikte tepkilerin aynı şekilde devam etmesi durumunda profesyonel destek almak gerekli olabilir” dedi.
Destek için başvurulacak profesyonellerin psikiyatristler, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları olduğunu ifade eden Uzm Psk. Urcan, “Tedavinin amacı kişiye ve stres düzeyine göre değişmekle birlikte, depremzedeye ve yakınlarına kayıp ve yasla başa çıkma becerilerini kazandırmanın hedeflendiği bir süreç izlenmelidir” diye konuştu.
Uzm Psk. Urcan, sözlerine “Kişiye uygulanacak psikolojik yardımda yaşadıklarını ve duygularını rahatça anlatma olanağını sağlamak, zihinsel ve bedensel olarak rahatlatmak, ulaşabildiği yakınlarının yardımını isteme konusunda destek olmak, duygu ve düşüncelerini paylaşmaya teşvik etmek faydalı olabilir. Yaşanılan zorluklarla baş edebilmek için kontrolsüz ilaç kullanımı önerilmemektedir” şeklinde devam etti.
BASTIRILAN DUYGULAR İYİLEŞMEYİ ENGELLİYOR
Uzm Psk. Urcan bastırılan duyguların iyileşmeyi engellediğini belirterek, “Deprem sonrasında enkazdan çıkarılan, yakınlarını kaybeden veya evlerinden konuyu takip edenler beklenmeyen bu olayın ağırlığı altında kalarak kendilerini çaresizlik içinde bulabiliyor. Bunun yanı sıra tepkisizliğin unutma sürecini hızlandıracağını düşünerek olay olmamış gibi davranan ve acıyı görmezden gelen insanlarla da karşılaşıyoruz. Bastırılan duygu ve düşünceler genellikle sonrasında daha şiddetli bir şekilde yüzeye çıkıyor. Bu da iyileşme sürecini oldukça güçleştiriyor. Duygularımızı, düşüncelerimizi, üzüntümüzü bastırmamamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Uzm Psk. Urcan, deprem psikolojisinden uzaklaşabilmek adına alınabilecek önlemler konusunda şunları kaydetti:
“Bireysel olarak kontrol sağlayabileceğimiz konularda eyleme geçmek bizi zihinsel anlamda rahatlatabilir. Örneğin binamızın deprem yönetmenliğine uygunluğunu tespit etmek, ev içinde tehlike oluşturabilecek eşyaları sabitlemek, ilk yardım eğitimi almak ve deprem çantamızı kontrol etmek olası bir depremde kaygıyla daha işlevsel baş etmeye katkı sağlayacaktır.”
ÇOCUKLAR DEPREMİN ETKİLERİNDEN NASIL KORUNMALI?
Özellikle küçük çocuklar ile annelerinin ve psikolojik rahatsızlıkları olan bireylerin depremden en çok etkilenen kesimler olduğunun altını çizen Uzm Psk. Melike Urcan, “Çocuklar ailelerinin tepkilerinden oldukça fazla etkilenir. Yüksek stres içerisindeki anne babalar, çocuklarının da stres yaşamasına ve kendilerini kötü ve güvensiz hissetmelerine neden olabilir. Bu noktada özellikle çocukların depreme ait görsellere ve videolara maruz kalmasına engel olunması gerekiyor. Paylaşılan videoları izleme ihtiyacı elbette duyulabilir ancak tekrar tekrar, gün boyunca yıkım görüntülerini izlemek ruhsal olarak etkilenmenize neden olacaktır” dedi.
Çocukların deprem psikolojisini kolay atlatması için yapılabilecek şeylerle ilgili olarak Uzm. Psk. Urcan, “Çocuğunuzun sizinle daha fazla zaman geçirmek istemesi ve sizden ayrılmak istememesi, her fırsatta sizinle konuşmak istemesi, akşamları yalnız yatmak istememesi gibi durumlarına anlayışlı olmak gerekir. Fiziksel temaslar onları çok rahatlatır, sarılmaktan ve dokunmaktan çekinmeyin. Küçük çocukların gerginliklerini azaltmak için oyun imkanı tanınmalı, büyük çocuklar ise duygu ve düşüncelerini ifade etmek için yüreklendirilmelidir.
Çocuklarınızın yanında depremle ilgili konuşmaktan kaçınmayın; ancak dehşet veren detaylara yönelik konuşmalar yapmayın. Bu sayede kafalarındaki soru işaretleri giderilebilir. Sorulan soruları da onların anlayabileceği şekilde cevaplamak gerekir. Yemek yemek, uyumak, uyanmak gibi faaliyetleri mümkünse benzer saatlerde yapmaya çalışın. Hayatın normale döndüğü mesajını çocuklarınıza bu şekilde verebilirsiniz” diyerek sözlerini noktaladı.