Değil,
İşlerimiz yolunda değil,
Kaybettik eski düzen havasını.
Dağda çoban, denizde kaptan dahil,
Şaşıran şaşırana pusulasını.
Daha sürer mi dersin bu şaşkınlık?
Yarını ne olacak dünyamız
Biz yaşımızı, başımızı aldık,
Allah çocuklarımıza, canıma, kanımıza acısın.
Olur olmaz bilip bilmeden her şeye kendimizi dahil ettik bilip bilmeden…
Hiç bir şey kalıcı değil bu hayatta aslında.
Şartlar değişir, durumlar değişir, çevremizdeki insanlar değişir ve hayat hep akar gider.
Üzülen üzüldüğüyle kalır, yaşayan yaşadığıyla…
Kafana takıp üzüldüklerini mezara götüremezsin ama onlar seni mezara götürür.
Takvimdedir, kalabalıkların bilmediği sırlar. Zamanı şifa kılana hamd ve senalar olsun…
Yoksulluk kök salmış dört yanımıza….
Kârun gîbî yaşayıp ,
Evlîya gibi konuşanlar utansın ne diyelim…
Affetmeyin bir yandan da sakın
Varsın kibirli desinler.
Gaddar, kötü desinler varsın nefret etsinler.
Ama kalbinize inen şeyleri affetmeyin.
Onlar yaparken sorun yoktu da siz affetmeyince mi kötü olacaksınız.
Bırakın kötü bilsinler.
Bizim yolumuz insanlıktan geçer…!
Ninem;
“Oğul ne kargayı gül bahçesine, ne bülbülü çöplüğe alıştırabilirsin..
Herkes fıtratına uygun kişilerle olması gereken yerdedir.
Kimseyi değiştireceğim diye uğraşma bırak herkes hak ettiği yerde kalsın.” derdi.
Rahmet Olsun Ona…
Yaşadıklarınız için de asla pişman olmayın,
Yaşadınız geçti gitti , zaman gibi su gibi…
Elinizde yada değildi, ama oldu bitti işte.
Hatalarınız için de pişmanlık duymayın.
Hepimiz yapıyoruz işte ne yapalım…
Üzüldüğünüz her neyse bir tarafa bırakın, mümkünse kaldırıp atın.
Sizi üzüp hayal kırıklığına uğratanları da aklınızdan çıkarın.
Yanınızda olmayanı aklınızda taşıyıp ta boş yere hamballık yapmayın.
Haksız mıyım?
Bence haklıyım !