Çocuğu olsun olmasın herkes bilir ki, gelecek çocuktur. Geleceğimizin teminatı kıymetli çocuklarımız…
Bireyin birey olmasındaki en önemli evredir çocukluk, onlar dünyaya adapte olmanın yanında aynı zamanda kendilerini tanıma mücadelesi verirken pek tabii ebeveynler açısından da bir çocuğun büyümesi tamamen kişiye özgü, özgün, uçsuz bucaksız bir maceradır.
Hepimizin amacı iyi birer ebeveyn olmak, değerli evlatlarımızı çok iyi yerlerde görmek, hak ettiklerini temin etmek.. Her şeyimiz onlar için, dünyayı ayaklarının altına serer, isteseler canımızı da çıkarır veririz. Elbette çocuklarımızı çok iyi yetiştirmek de istiyoruz, onlara doğdukları andan itibaren eğitim unsurlarını dayıyoruz, ezberlesin, öğrensin, en donanımlı olsun. Çocuklarımızın eğilim ve yeteneklerini göz ardı ederek kendi hayal ve vizyonlarımızı yüklemeye çalışıyor bu durumun yanı sıra kendi travmalarımızı ve kaygılarımızı da aktarmış oluyoruz.
Yaşayamadığımız mutlulukları, yarım kalan hayalleri onların üzerinden yaşamaya çalışıyoruz. Mütemadiyen çalışan, hafızası sonsuz bir kamera gibi her hareketimizi algılayan çocuklarımıza bu davranışlarımızın sonucunun ne kadar ağır olabileceğini öngöremiyoruz çünkü biz de ebeveynliğin verdiği yorgunluk, yetme isteği altında bilinçaltımızla mücadele veriyor, bocalamamak için boğuyor, boğuluyoruz. İşte bu noktada ebeveynin dilekleri ile çocuğun potansiyelinin uyumlanması için öncelikle ebeveyn olan kişilerin kendi öz iyileşme süreçlerinden geçmeleri, geçmiş travma veya bilişsel çarpıtmalarından sıyrılmaları gerekir.
Sözün özü evladımıza faydalı bir gelecek sağlayıcısı olabilmemiz için önce kendi iyilik halimizden geçmemiz ve kendimizi bulmamız gerekir. Sonrası basittir çünkü yavrularımız kabul etsek de etmesek de bizim aynalarımızdır, iyilik halini bulan ebeveynin evladı da kendini kopyalayacak ve iyilik halini bulacaktır. Çocuğumuza yapabileceğimiz en büyük yarar budur.
Çocuk en çok çocuk olmayı hak eder, çocuk olmaya ihtiyaç duyar; güven ve sevgi duygusu içinde çocukluğunu yaşamaya. Akademik kaygılar yüklenen, her şeye yetenekli olmak zorunda olan zoraki süper zeka çocuklar sadece pimi çekilmiş bir ruh bombasıdır. İstediği alınmış, gereksinimleri bir görev gibi yapılmış, karnı tok ruhu aç, yetenek ve kapasitesine saygı duyulmamış çocuk zaman içerisinde empati duygusunu kaybeder çünkü kimse onunla empati kurmamıştır, sevgi duygusu körelir çünkü kimse onu ‘o’ olduğu için öylece sevmemiştir.
Peki bunca hırs, beklenti, düşüncesiz niyetler körpecik ruhları hasarlamaya değer mi? Çocukluk yaraları, travmaları, yanlış yetiştirilme, ruhsal yalnızlık ve anlaşılmıyor hissetme ileride bireyin karşısına muhakkak çıkacaktır. Sonuç olarak en iyisini yapmak isterken en kötüsünü elde edeceğizdir.
Her çocuğun layık olduğu şartlarda büyüdüğü adil bir dünya dileği ile, aynı gök kubbe altında masumiyetine bakılmaksızın canının korkusuna düşürülmüş, yalnız, var olabilmek için mücadele veren yavrulara ithafen…