Henüz 17 yaşındayken kendimi İstanbul’da aileme yardım etmek için bir kafede çalışırken buldum. Yaşıtlarım okula giderken ben kafede gece gündüz çalışıyordum evdekilere faydam olsun diye hem bir gün olsun tek kelime etmedim, söylenmedim, şikayet etmedim, isyan etmedim.
Yaşamam gerekiyormuş bunları diyordum kendime kafenin balkonundan yıldızları izlerken, ha yıldızlar demişken şu küçük ama çok parlayan yıldız var ya o benim can dostum biricik sırdaşımdır ona çok şeyi anlattım ona içimi çok döktüm onu çok seviyorum.
Her neyse bir gün kafeye 40 yaşlarında bir adam geldi tek başınaydı küçük yeşil masanın olduğu yere gidip benden bir kahve istedi, babam en fazla 5-6 yaş büyüktü bu adamdan.
Ama onu görür görmez kendime çok yakın hissetmiştim onu keşke yaşıtım olsaydı diyordum içimden.
Kahveyi masasına bırakırken yüzüme doğru tebessüm edip bana teşekkür etti. Sesi oldukça etkileyiciydi parfümü kafenin içini sarmıştı gülüşünde bir samimiyet ve güven vardı.
17 yaşında olabilirdim ama fiziken 25’li kızlar gibi göründüğümü kafede bana yavşayan beni ellemek beni taciz etmek için fırsat arayan erkek çalışan arkadaşlarım söylerdi hep!
Fakat bu adam neredeyse babam yaşındaydı hani imkansız bir şey gibiydi ondan etkilenmiş onu istiyor olmam.
Yaklaşık 3 ay boyunca neredeyse her gün geliyordu kafeye, izinli olduğum günlerde çok kalmıyormuş gözleri beni arıyormuş, acaba oda bana vurulmuş muydu?
Bu ihtimal hem beni çok mutlu etti hem de çok korkuttu.
Amann bir şey olmaz tanışalım belki evleniriz onunla belli mi olur?
İnsanlar başta çok konuşur sonra susar hem önemli olan yaş farkı değildi önemli olan bizdik biz olma ihtimaliydi mühim olan.
Hem çok zengindi, ailem parası var diye ses çıkarmazdı buna adım gibi emindim işte bu da bana cesaret veriyordu.
Yağmurlu bir akşam kafeden çıkıp eve doğru giderken arabasıyla yanımdan geçti sonra biraz geri geri gelip bana selam verdi ve beni eve bırakabileceğini söyledi.
Kırık bir şemsiye ile eve varana kadar donuma kadar ıslanacağımı biliyordum, donumu seviyordum yıllardır beraberiz ıslanmasına yanık gönlüm dayanamazdı ve teklifini kabul ettim.
Arabada baya sohbet etmiştik ve numaramı almıştı birkaç münasebetsiz bakışını yakalamıştım ama nedense kızmak yerine bu bakışlar hoşuma gitmişti velhasıl o yağmurlu akşamda donum ıslanmadan eve gelmiştim ve onunla tanışmıştım o da gencecik Cansu’yla tanışmıştı.
Zamanla baya samimi olduk sabahlara kadar konuşup dururduk izinli günlerimde hep onunla vakit geçirirdim ondan hoşlanmıştım belki yanlıştı belki doğru yol değildi ama gittiğim yol beni mutlu ediyordu!
Çok zengin olduğu belliydi bir gün olsun ne iş yaptığını sormadım ki işin pek önemi yoktu parası vardı ya gerisi boştu benim için.
Bekardı ve ailesini daha doğrusu anne babasını erken yaşta kaybetmişti, memleketteki arsayı ve evi satıp buralara gelmişti ve bu zenginliğe ermişti.
18’e bastığım gün bana açılmıştı doğum günü süprizi oymuş.
Ben de sen delirdin mi saçmalama kızın yaşındayım sapık mısın? dedim güldü şaka mı yapıyorsun? dedi bana, bense evet biraz da ben şaka yapayım! dedim sarıldık ve sevgili olduk 19 yaşına girmeden her şeyime sahip olmuştu her şeyiydim onun o da benimdi tabi.
Ben 20 yaşına girince beni alacakmış karısı yapacakmış.
İnanır mısın ondan sonra günler geçmek bilmedi 20 yaşına basmamam için sanki zaman donup kalmıştı!
Artık her gün onun evindeydim kafeyi bırakmıştım sevgilimin verdiği parayı bizimkilere gönderiyordum yeni bir işe başladığımı söylemiş kandırmıştım onları.
…
Soğuk bir sabah yağmurdan kaçıp ıslanmasın diye arabaya bindiğim donumla yataktan tek başıma kalkarken bir kağıt parçası gördüm yastığımın başında.
Gitmesi gerekiyormuş polislerle başı dertteymiş aramaya çalışma bulamazsın beni diye de eklemiş sona ve bir poşette bir miktar parada bırakmış giderken don parasıdır herhalde!
Genç yaşta gurbette zor bir duruma düşmüştüm kendimi affetmem kolay olmadı ama affettim sonunda çünkü kendimden başka kimsem yoktu hem yıldızımı da kaybetmiştim hayat devam ediyordu ve zaman su gibi akıp gidiyordu.
27 yaşına geldiğimde liseyi bitirmiş üniversite okumuş Mardin’e atanmış bir öğretmen olmuştum.
Yaşadıklarım okuduklarım öğrendiklerim belki bir çok Cansu’yu kurtaracaktı tek gayem hayalim oydu.
Şaka lan düzenli bir işim olsun istedim.!
Dünyayı ben mi kurtaracam?
Biliyorum çok uzattım Mardin’deki üçüncü senemde Birhat’la tanıştık ve birbirimize sevdalandık onunla anlaştık ve evlenmek için sözleştik. O da öğretmendi bir seminerde yollarımız kesişmişti onunla hayat işte kader işte nasip kısmet işte.
Hem haftaya çarşamba beni istemeye geleceklerdi ve o gün geldi Birhat’ım annesi babası ve ablasıyla bize doğru geliyordu.
Arabaları kaza falan yapmadı şükür asansördeydiler ve ben de kapıyı açmaya gidiyordum heyecanla bu arada üstümde masmavi boydan bir elbise vardı Allah var güzel kadındım!
Zil çaldığında kalbim küt küt atıyordu sonunda aşkta mutluluğu yaşayanlardan olacaktım ve kapıyı açtım gelen Birhat ve ailesiydi babam beni vermişti ve sene sonunda Birhat’la evlenmiştik, mutluyduk iyiydik çok da güzeldik!
Onu ve donumu belki unutmadım, unutamadım ama hayatı sevmekten kendimi sevmekten insanları sevmekten asla vazgeçmedim sen de ne yaşarsan yaşa umutlarını hayallerini asla kaybetme çalış çabala olur mu?
Unutma kader gayrete aşıktır.
Aşkla kal..
Cansu öğretmen.