Bir yeni mezun hastalığı işsizlik; Hepimiz işsizliğin, ekonomik bir toplumda çalışmak isteyen bireyin iş bulamaması durumu olduğunun bilincindeyiz.
Bakış açımızı değiştirip işsizliğin çok eski zamanlardaki tanımlamalarına bakacak olursak; becerisi olmayan bireyin iş sahibi olamaması durumu ile karşılaşırız. Bu tanım tamamen kişinin kendi başarısızlığı ve isteksizliği ile açıklanmaktadır. Eski zamanlardaki işsizlik tanımı ile günümüzdeki işsizliğin önemli farklarından biri de bu kavramdır : İstek.
Günümüzdeki işsizliğin bireysel bir sorun olmamasının yegane sebebi de kişinin çalışmak istemesi ve buna yetisinin olması halinde yine de iş bulamamasıdır. Bu durum yalnızca bireyin sorunu olmaktan çıkıp toplumsal bir sorun olduğunda ülkemizde uzun vadede daha ciddi sonuçlara yol açabilmektedir.
Böylelikle işsizliğin; bireyin yaşam standartlarının düşmesi ve hayatını idame ettirememesi gibi durumları ortaya çıkarmakla birlikte daha önce bahsettiğim toplumsal, ekonomik ve siyasal sorunları da beraberinde getirdiği görülmektedir.
Bu durumun ortaya çıkardığı gelir eşitsizliği, yoksulluk ve toplumun en küçük yapı taşı olan ailede temel ihtiyaçların yerine getirilememesi de işsizliğin önemli sorunları arasında yer almaktadır. İşsiz bireyin en temel ihtiyaçlarından biri olan barınma ihtiyacı bile bu ekonomik sorunların etkisi altında kalarak yerine getirilememektedir. Dolayısıyla işsizliği, toplumu oluşturan bireylerin refah seviyelerinin düşüşü olarak adlandırabiliriz.
Toplumda kanayan bir yara haline gelen işsizliğin genel bir işsiz profili oluşturmaması da ülkenin istihdam politikaları açısından yetersiz kaldığı anlamını taşır. Bu politikaların bireyin kendini ve yeteneklerini tanıması/keşfetmesi açısından önemli rol oynadığı düşünülürse mesleki yeterlilik, teşvik ve girişimcilik kavramları akıllara gelmelidir. Bu kavramlar ülkemizdeki herhangi bir işsiz bireyin destek alamayacağı ve iş bulma konusunda pasif kalacağı kavramlar olmaktan öteye gidememektedir.
Her yıl gündeme gelen işsizlik konusu beraberinde finansal krizleri de getirmektedir. Radikal ekonomik ve politik reformlar yapmak yerine kısa vadede çözüm odaklı önlemler alınmaya devam edildiğinde karşımıza çıkan ekonomik kriz durumudur. İşsizlik de krizin sonuçlarından biri olmakla birlikte; krizin ekonomik daralma, alım gücünün azalması gibi sonuçları görülmektedir.
Tüm bu birbiri ardında çığ gibi büyüyen ve büyümeye devam eden kriz durumu, içinden çıkılmaz ve umutsuz bir hal almışken istihdam artışı ve teşvikler sağlansa bile kalıcı bir çözüm getirilemez. Yapılması gereken şey üretken yatırımlara, teknolojik gelişmeler dahilinde sanayi üretimine ve ekonomiye önem verilmesidir. İşsizlikle mücadele etmesi gereken; karnını doyurma derdine düşmüş halk değil, halkını doyurma derdine düşmesi gereken hükümettir.