Bir Ceviz Ağacı meselesi… Gülhane Parkını bilir misiniz? Osmanlı döneminde sarayın dış bahçesi olarak kullanıma açılsa da günümüzde Eminönü’ne yolu düşen herkesin uğrak yeri haline geldi.
Alay Köşkü, Topkapı Sarayı ile Sarayburnu arasında yer alıyor. Envai çeşit lalelerle bezenen parkın tarihler boyunca ev sahipliği yaptığı onlarca hikayesi var. Gelin birine beraber göz atalım.
Tam gazetesine uzanırken 3 Haziran sabahı kalp krizi geçirerek vefat eden nâmı değer Mavi Gözlü Dev Nazım Hikmet’in de hayatına dokunmuş. Bir gün biriciği Piraye ile manzarası harikulade denize uzanan Gülhane Parkının en eski ağacının altında buluşmak için yakın arkadaşından not gönderse de, arkadaşı o kadar da güvenilir çıkmayarak hem Piraye’ye notu iletir hem de aranan Nazım Hikmet’i “Nazım Gülhane Parkında en ulu ceviz ağacının altında olacak, tam 12.00’de!” der ve polise bildirir.
Vakit tamam olduğunda Nazım Hikmet aynı saatte Gülhane’ye gider ama polisleri görünce o ağaca tırmanır ve biraz sonra da Piraye gelir ancak Nazım Hikmet’i göremez ve banka oturup beklemeye başlar. Her şeyden habersiz Piraye, uzun bekleyişin ardında ağacın tepesinde ki Nazım Hikmet’in kısık seslenişlerini duymaz ve ağlaya ağlaya oradan ayrılır.
Nazım Hikmet polise, polisler ise etrafına bakar durur. Herkes bir köşede birbirini bekler. Ağacın tepesinde cebinden çıkardığı kağıda;
“Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkında,
Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında..” yazar.
Rahmetli Cem Karaca ise 1987 senesinde bu şiiri “Merhaba Gençler” adlı albümünde seslendirdi ve büyük yankı uyandırdı.
Günümüzde hikayesi ile içimizi burksa da, dinlemekten büyük haz duyduğumuz aşikâr. Şayet sizlerin de Gülhane Parkı hikayeniz varsa, aranmamış olmanızı ve ağacın tepesinde bulunmamanızı tavsiye ederim çünkü 1957 senesinde bu hikaye tozlu raflarda ki yerini aldı.
Hali hazırda binlerce şiiri ile Türk Edebiyatının mihenk taşlarından olan Nazım Hikmet’in “Piraye’ye Mektuplar” adlı kitabını da okursanız, Bursa cezaevinde kaleme aldığı eşsiz satırların ne denli ince ve kusursuz olduğuna da tanıklık etmiş olursunuz.
Moskova’ya giderseniz muhakkak 175. Sırada yer alan mezarını ziyaret edin ve “Rüzgara Karşı Yürüyen Adam” siületine de göz gezdirin.
19 Mart 2001 tarihinde vefat eden Vera, tam anlamı ile (Vera Tulyakova Hikmet) Nazım Hikmet’in yanı başında ki mezara gömüldü. “Nazım Vera’sına kavuştu.” deyimiyle can buldu diyebilirim.
Uğruna binlerce şiiri kaleme alan Nazım Hikmet, bir riveyettir ki Vera defnedilirken mezarından seslenmiş.
Son şiirlerinden olan “Vera’ya” ise aslında her şeyi anlatır nitelikte.
Veya’ya;
Gelsene dedi bana,
Kalsana dedi bana,
Gülsene dedi bana,
Ölsene dedi bana,
Geldim,
Kaldım,
Güldüm,
Öldüm.
Nazım Hikmet Ran, 1963. –