Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), Enis Berberoğlu için ikinci kez verdiği ihlal kararının gerekçesi açıklandı.
Enis Berberoğlu’nun ikinci defa yaptığı bireysel başvuruyu görüşen AYM, Anayasa’nın 67’nci maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine, Anayasa’nın 19’uncu maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermişti. AYM’nin 21 Ocak’ta verdiği ihlal kararının gerekçesi Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Kararın bir örneği hak ihlallerinin ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılanmasına başlanması, mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesi için İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
‘ADİL YARGILANMA HAKKININ AÇIK VE AĞIR BİR ŞEKİLDE İHLALİ’
Gerekçeli kararda Berberoğlu’nun daha önceki bireysel başvurusu için AYM’nin verdiği ihlal kararına dikkat çekilerek, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın gönderildiği İstanbul 14’üncü Ağır Mahkemesi’nin ‘yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına’, itiraz üzerine kararı inceleyen İstanbul 15’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin de ‘karar verilmesine yer olmadığına’ hükmettiği hatırlatıldı. Kararda, “Sonuç olarak AYM’nin ihlal kararının gereği derece mahkemelerince yerine getirilmemiştir.
AYM’nin ihlal kararını gönderdiği ilk derece mahkemesinin yapması gereken, yeniden yargılamayı başlatarak ihlalin dayanağını oluşturan mahkumiyet hükmünü ortadan kaldırmaktır. Öte yandan başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını kullanabilmesi için Anayasa’nın 83’üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca yargılamanın durmasına karar verilmesi gerektiği de izahtan varestedir” tespitlerine yer verildi.
Kararın uygulanmaması halinde yargılamanın da bir anlamı olmayacağını vurgulanırken “Bir mahkemenin verdiği bağlayıcı nitelikteki bir kesin hükmün daha sonra diğer mahkemeler veya kamu gücünü kullanan diğer bir devlet organı tarafından işlevsiz hale getirilmesi, adil yargılanma hakkının sağladığı güvenceleri de ortadan kaldırır. Bu bağlamda hiç kuşkusuz AYM tarafından verilen kararların icra edilmemesi, ‘adil yargılanma hakkının’ açık ve ağır bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir” değerlendirmesi yapıldı.
‘ANAYASA AYM KARARLARINA DİRENME YETKİSİ VERMEMEKTEDİR’
Kararda, Anayasa’nın 153’üncü maddesinin, AYM kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarına herhangi bir takdir yetkisi tanınmadığına veya bu konuda bir istisnaya yer vermediğinin altı çizildi.
Mahkemelerin ve kamu gücünü kullanan diğer organların AYM kararlarını uygulamaktan veya gereğini yerine getirmekten kaçınamayacağına işaret edilen kararda, “Anayasa, AYM kararını yerine getirme yükümlülüğü altında olan kamu makamlarına ve somut olayda İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne AYM kararlarına direnme veya bağlayıcılığını tartışma yetkisi vermemektedir. Anayasa’nın açık düzenlemesi ve bireysel başvurunun işlevleri nazara alındığında, AYM kararının uygulanmasının reddedilmesi ve usul hukukunun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması, Anayasa’nın 153’üncü maddesinin sözüyle açıkça çelişen ve anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur” denildi.
AYM’DEN İHLAL KARARININ GEREKÇESİ İÇİN BASIN DUYURUSU
Öte yandan gerekçeli kararın yayımlanması nedeniyle AYM’den basın duyurusu yapıldı. Duyuruda, “Anayasa’nın 153’üncü maddesinde yer alan AYM kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hükmün herhangi bir istisnası bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahkemeler ve kamu gücünü kullanan diğer organlar, AYM kararlarını uygulamaktan veya gereğini yerine getirmekten kaçınamaz. Anayasa, kamu makamlarına ve derece mahkemelerine AYM kararlarına direnme veya bağlayıcılığını tartışma yetkisi vermemektedir.
AYM kararının bağlayıcılığı, yapılması gerekenleri ve ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak merciin belirlenmesini kapsar. AYM ihlal kararının gerekçesi uygulanmasının reddedilmesi ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmaması, Anayasa ile açıkça çelişen ve anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulamadır. Anayasa’nın 67’nci maddesinde güvence altına alınmış olan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği şeklindeki AYM kararına rağmen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması başvurucunun aynı hakkının bir kez daha ihlaline neden olmuştur” denildi.
‘Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali’ ddiası yönünden yapılan değerlendirmede ise, derece mahkemelerinin verdikleri kararların Anayasa’ya aykırı olduğuna dikkat çekilerek, “Böylece başvurucunun ceza infaz kurumunda hükümlü statüsünün devam ettirilmesi hukuki dayanaktan yoksun hâle gelmiş ve Anayasa’nın 83, 153 ve 19’uncu maddelerine aykırılık oluşturmuştur” ifadesine yer verildi.
‘HUKUK DEVLETİNİN VARLIĞINDAN SÖZ EDİLEMEZ’
Anayasa’nın 2’nci maddesinde anlamını bulan hukuk devletinin retorikten ibaret olduğuna işaret edilen basın duyurusunda şu tespitler yapıldı:
“Kamu gücünü kullanan organların, mahkemelerin ve bireylerin hukuka uygun davranmadıkları bir ülkede hukuk devletinin varlığından söz edilemez. AYM kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki Anayasa’nın 153’üncü maddesinin açık hükmüne rağmen her ne sebep ve mülahaza ile olursa olsun yerine getirilmemesi hukukun üstünlüğü ilkesinin ve bu ilkenin temel alındığı anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlali anlamına gelmektedir.
Bu kapsamda, türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa’nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfî kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. Bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluklar doğuracağı açıktır. Anayasal düzenin korunması yalnızca AYM’ye ait bir görev değildir.
Anayasal kurumların, kamu gücünü kullanan organların, gerçek veya tüzel kişilerin Anayasa’yı koruma ve anayasal kurallara sadakat gösterme yükümlülüğü bulunmaktadır. AYM’nin Kadri Enis Berberoğlu kararlarında tespit edilen hak ihlallerinin ortadan kaldırılması ve kararların gereğinin yerine getirilmesi yalnızca ilgili derece mahkemelerinin değil başta TBMM ile Hakimler ve Savcılar Kurulu olmak üzere kamu gücünü kullanan diğer organların da görevidir. Bu sebeple ihlal kararının ilgili kurumlara da gönderilmesi gerekir.”