Kaygı (anksiyete), korku ve endişenin, kuruntu ve evhamın egemen olduğu bir duygu durumudur…
Bunun sonucunda kişi kendini huzursuz hisseder ve günlük hayatı olumsuz etkilenir…
Kişinin kendini kontrol etmekte zorlandığı bir bozukluk olup,
Belirtileri şöyle sıralayabiliriz;
- Dinginleşememe, gergin ya da sürekli diken üzerinde olma.
- Kolay yorulma.
- Odaklanmakta güçlük çekme ya da zihin boşalması.
- Kolay kızma,
- Kas gerginliği,
- Uyku bozukluğu, olarak karşımıza çıkar.
Ve kaygıyı hayatımıza bizler yerleştiriyoruz…
İnsan gelecek kaygısını düşünmeye başladığı andan itibaren, yaşamakta olduğu yerden anksiyete doğru yol alır…
Aslında kaygı hayatımızın bir parçası değildir.
İnsanın doğası gereği; bilinçaltı bize her olayda savaş ya da kaç komutu verir,
Fakat bedenimiz ve beynimiz ahenk içinde olmadığı zaman kaygı yaşarız…
Bakış açımızı daha gerçekçi yaparak ve bu gerçeklikleri zihin dünyamıza davet ederek yenebiliriz kaygıyı …
Hata yapmanın; “zayıflık göstergesi” olması kabullenilmiş yanlış tabular kaygıyı tetikler…
Oysa “BİLMİYORUM”u söyleyebilmeyi öğrenebilirsek,
Sinir sistemimizi dengeleyebilir,
Hayatın zorluklarına karşılık her şeyi olduğu gibi kabullenirsek,
Zamanla bilinçaltımızda birikmiş olan stres ve gerginlikleri çözersek,
Zihnimizin üzüntü, endişe ve korkulardan arınmasını sağlarız.
Sizce de öyle değil mi?
Kıymetli okurlar!…
Yaşamınızın başından beri var olan zihinsel ve düşünsel gücünüze inanın;
Zihninizi siz yönetin ve yönlendirin…
Çevre için değil, kendiniz için yaşayıp var olun…
Çevrenin bizi sürekli sınaması düşüncesinden kurtulursak bu duygu yok olur…
Yaşadığımız olaylar kaygı yaratmaz, biz zihnimizle onu anlamlandırıp kaygıyı yaratırız…
Sürekli başarılı bir profil çizmek,
Her bireyin kendisinin ve aile bireylerinin;
“Her şeyin en iyi ve mükemmeline layık olma” tutkusu ve düşüncesidir KAYGI yaratan…
Oysa zihnimizi sevdiğimiz bir şarkıyı dinlerken ki mutluluğa bıraksak;
Her şey yoluna girecek İNANIN!…