Bugün, ülkemizin dört bir yanında yankılanan bir sorun üzerine kalemimi oynatmak istiyorum: Adalet duygusu ve toplumsal yaşam.
Gözlerimizin önünde cereyan eden bu durum, ne yazık ki ülkemizin geleceğini karartmakta ve toplumumuzun vicdanını yaralamaktadır. Peki, adaletsiz bir yönetim sisteminin sonuçları nelerdir ve bizler bununla nasıl başa çıkabiliriz?
Adalet, toplumun oksijenidir; adalet olmazsa toplum nefes alamaz, gelişemez. Demokrasi ve barış, bireylerin adalet duygularının gelişerek vicdanlı olabilmeleriyle mümkündür. Modern toplum adaletle büyür. Demokratik hukuk devleti, adaletin tüm sınıflar için uygulandığı ölçüde mümkün olabilir. Adaletin yasama, yürütme ve yargı eliyle, etkin bir şekilde ve tüm bireylerin özel durumlarına uygun olarak sağlanması gerekir.
Bir yönetim sisteminin adaletsizliği, sadece hukuki alanda değil, hayatın her alanında kendini gösterir. Hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesi, bireylerin devlete olan güvenini sarsar. Bu güven kaybı, toplumsal huzurun bozulmasına yol açar. İnsanlar, adaletin sağlanmadığı bir ortamda kendilerini güvende hissetmezler ve bu da sosyal dokunun zayıflamasına neden olur. Adaletsizlik, sadece mağdurların değil, tüm toplumun ruhunu zehirler.
Adaletsiz bir yönetim sisteminde fırsat eşitliği sağlanamaz. Eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal haklara kadar her alanda eşitsizlikler derinleşir. Bu tür bir sistemde, zengin daha zengin, fakir daha fakir olur. Toplumun büyük bir kesimi, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken, küçük bir kesim lüks içinde yaşamaya devam eder. Bu durum, toplumsal sınıflar arasındaki uçurumu derinleştirir ve sosyal barışı tehdit eder.
Adaletsizlik, insanların moral ve motivasyonunu da olumsuz etkiler. Hakkını aramak isteyen bireyler, sistemin çarkları arasında ezilir. Bu durum, bireylerin toplumsal katılımlarını azaltır ve toplumsal hareketliliği engeller. İnsanlar, seslerini duyurmak için çeşitli platformlar ararken, çoğu kez umutsuzluğa kapılırlar. Adaletin olmadığı bir yerde, umut da kaybolur.
Adaletin olmadığı bir yönetim sistemi, demokrasiyi de tehdit eder. Demokratik bir toplumda, herkesin eşit haklara sahip olması ve bu hakların korunması esastır. Ancak adaletsiz bir sistemde, bu haklar hiçe sayılır. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel demokratik haklar kısıtlanır. Bu da, toplumun demokratik değerlerini yitirmesine ve otoriter yönetimlerin güç kazanmasına yol açar.
Toplumu oluşturan her bireyin adaletli olmayı önemsemesi şarttır. Bireylerin adaleti içselleştirmiş davranışları diğer bireylere örnek olmalıdır. Örneğin adil bir öğretmen, öğrencilerinin adalet duygularını güçlendirir ve öğrencilerin tüm hayatları boyunca adil olmalarını sağlayabilir. Adalet insanın kendi vicdanında gelişir, insanın kendi otokontrolünü sağlamasında önemli bir rol üstlenir.
Adalet ideolojilerin üstündedir. İnsanların sırf insan olmaları nedeniyle doğuştan sahip oldukları temel hak ve özgürlükleri bulunmaktadır. İdeolojik dayatmalar ile temel hak ve özgürlükler ortadan kaldırılamaz. Hukuka güven duygusunun temelinde adalet bulunmaktadır. İnsanlar sosyal, ekonomik ve teknolojik alanda bir haksızlığın mağduru olduklarında veya haksız bir suçlama ya da davayla karşı karşıya kaldıklarında, adaletin gerçekleşmesini sağlayacak hâkim ve Cumhuriyet savcıları olduğuna inanmak isterler.
Ülkemizde adaletin tam anlamıyla tesis edilmesi için atılması gereken önemli adımlar bulunmaktadır. Öncelikle, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Hakim ve savcıların siyasi baskılardan uzak, sadece hukukun üstünlüğüne ve adalete olan bağlılıkları ile hareket etmeleri, toplumun adalete olan inancını güçlendirir. Yargı sisteminin şeffaf ve hesap verebilir olması, adaletin tecelli etmesi için elzemdir.Adaletin sağlanmasında en büyük sorumluluk devlete düşmektedir. Devlet, tüm vatandaşlarına eşit ve adil bir şekilde hizmet sunmalı, hak ve özgürlüklerini korumalıdır. Adaletin sağlanmadığı bir ülkede, sosyal huzursuzluklar ve çatışmalar kaçınılmazdır. Bu nedenle, devletin en temel görevlerinden biri adaleti tesis etmektir.
Toplumsal adaletin sağlanması, sadece yargı sisteminin düzeltilmesiyle mümkün değildir. Aynı zamanda, eğitim, sağlık, ekonomi ve sosyal politikaların da adil bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı, herkesin kaliteli sağlık hizmetlerine erişimi olmalı ve ekonomik alanda adil bir dağılım sağlanmalıdır. Bu tür politikalar, toplumsal eşitliği ve adaleti pekiştirir.
Unutmayalım ki, adalet herkese lazım. Adaletin sağlandığı, eşitliğin hüküm sürdüğü bir toplumda, herkes kendini güvende ve huzurlu hisseder. Gelin, hep birlikte adaletin yeniden tesis edilmesi için çalışalım ve ülkemizin geleceğini aydınlatalım. Çünkü adalet, bir toplumun vicdanıdır ve bu vicdan sustuğunda, hiçbir şey eskisi gibi olamaz.