Kaygı, doğal bir duygudur. Kaygının ve korkunun zihnimize yerleşmesinde, bakım veren aile bireylerinin, rol model aldığı yakınlarının, sosyal çevresinde var olan kişilerin, öğretmenlerin, okul yaşantılarının önemi büyüktür.
Kaygının, günlük hayatta kişi için koruyucu bir işlevi vardır. Zorlayıcı yaşam olaylarının farkına varmamızı ve bunlara yönelik tedbir ve oluşabilecek tehlikelere karşı önlem alabilmemizi sağlar. Devamlı endişeli olmak, endişeli durumlarda sürekli terleme hali, ellerin titremesi, nefesin daralması, baş dönmesi, odaklanma problemleri, huzursuz stresli hissetme ve panikleme durumu anksiyete krizi semptomları arasındadır.
Anksiyete kadınlarda erkeklere oranla daha sık rastlanmaktadır. Anksiyetinin neden olduğu gerginlikten dolayı, tırnak yeme, dudak çiğneme ve ayak sallama gibi davranışlar ortaya çıkarak, zamanla bu durum tik haline dönüşebilir. Kaygılı insanlar her daim geleceği düşünür. Sürekli ‘Ya şöyle olursa? Ya böyle olursa?’ diye sürekli tedirgin hisseder ve gün içinde sürekli bunu dile getirirler. Beyinleri sürekli yeni ve felaket senaryoları kurar. Aslında kaygı hiçbir yerde bulamayacağınız bir farkındalık yeni bir oluşum yaratır.
Kaygı, hafızamızı bizi zinde tutarak daha minnettar birine dönüşmemizi sağlıyor. Üstelik başımıza kötü bir şey geldiğinde zaten hazırlıklı olduğumuzdan uğrayacağımız şoku da bir miktar dizginliyor. Daha temkinli bilinçli yaklaşıyoruz. Ancak kaygı, korkuyla karıştırılmamalıdır. Korku bizi savaşmaya, kaçmaya ve donakalmaya hazırlarken kaygı, yeni bir alanı inşa eder. Bizi dayanmaya iter psikolojik dirençle, tedbirli olmaya, olabilecek sorunlardan kaçınmaya hazırlarken pozitif olasılıkların gerçeğe dönüşmesini sağlayabilir. Kaygılıyken sadece daha yaratıcı ve yenilikçi olmakla kalmayız, aynı zamanda beyinlerimiz belirsizlikle yüzleştiği için, stres oranı dengelenir daha dikkatli daha odaklı ve verimli çalışır. Kaygının neden olduğu sebeplerden kurtulmak üç aşamada mümkün olabilir: Dinle, avantaja çevir ve bırak.