Hepimiz küçük bir çocukken izlediğimiz çizgi filmlerden ve okuduğumuz kitaplardan biliriz ki gizemli bir kutuyu veya kapıyı açmak için Ali Baba ve Kırk Haramiler hikayesinden bize yadigar kalan bir sözü söylememiz gerekir. Evet hepinizin aklına o söz geldi değil mi? Şimdi ben de sizde gizli tutulan hazinenin kapısını açmak için aynı sözü söylüyorum
Açıl Susam Açıl
En son ne zaman kendinize inandınız? Bütün imkansızlıklara rağmen kendiniz için ne kadar çabaladınız? İsteğinizin peşinden tutkuyla sürüklendiniz mi? Kaç yıldır o tatilin hayalini kuruyorsunuz? Ertelediğiniz istekleriniz çığ olup büyüdü mü? Belki de sadece akşama ne pişirsem diye düşünüyorsunuz? Çocukların masrafı… Bu liste uzar gider. Peki size istediğiniz her şeyin sadece ufak bir yasadan veya prensipten geçtiğini söylesem ne düşünürdünüz?
Eğer söylediklerim ilginizi çektiyse doğru yerdesiniz. Hayatın yasaları ve prensipleri vardır. Her şey bir düzen içindedir. Örnek verecek olursam Dualite prensibi ikilik yasasıdır. Güzelin yanında çirkin, ateşin karşısında su, zengin ve fakir diye sıralayabiliriz. Tıpkı bunun gibi keşfedilen veya keşfedilemeyen bir çok yasa ve prensip vardır. Bunların keşfedilen ve en önemlisi, bizim konu başlığımızın çözümü olan İnanç Yasasıdır. Doktor Joseph Murphy, “Bilinçaltının Gücü” adlı kitabında her şeyi anlatmaya başlamadan önce bir yere değinir.
Hayatın Yasası İnancın Yasasıdır
İnanç deyince aklınıza ilk olarak Tanrı kavramı gelir, bunun devamında kader kavramıyla beraber irade ile karıştırılır. Yazdıklarım bununla bağlantılı olsa bile bugünkü konumuzda bu kalıpları bir kenara bırakmanızı istiyorum. Şimdi hazırsanız Bağımsız olarak bu konuyu biraz daha “bizim” üzerimizden ele alalım.
Bunca zamandır farkında olmadığımız veya görmezden gelip akışa bıraktığımız konu aslında irademizin bizim elimizde olmasıdır. Kabullenmesi zor olsa bile hayatımızda seçimlerimizi biz yönetiriz. Şimdi bu konuya hızlıca göz atalım! Çekim yasası, inanç yasasıyla beraber çalışır. İşin özünü kavradığımızda ve alışılagelmiş kalıplarımızı bir kenara bıraktığımızda, inandığımız her şeyi kendimize çektiğimizi fark ederiz. Peki bu nasıl olur? İşte tam bu noktada bilinçaltı devreye girer. Doğduğumuz andan itibaren sosyolojik olarak bizim kimliğimizi oluşturan her şey bilinçaltımızda toplanır. Bizim “ben” olarak tanımladığımız her şey yetiştiğimiz aile ve toplum kalıplarıdır, ben değildir. Bu kalıplar var olduğu sürece inancı ve akışı hayatımızda hissedemeyiz. Çünkü kalıplaşmış ve değiştirilemez bir ben kalıbı vardır.
Şimdi bu kalıplardan sıyrılın ve ne olmak istediğinizi düşünün. Kendinize sınırlama koymayın. Bilinçaltınıza Açıl susam açıl deyin! İçinizde bunca zamandır saklanan hazineye ulaşın. İstediğiniz her şeye sahip olabileceğinizi ve buna kolaylıkla ulaşabileceğinizi kabul edin. Önce kendinizi inandırın. Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsiniz. Emin olun yaptığınız veya yapacağınız her çalışma ve her seçim, sizin sonsuz olasılıklarda ki tercihlerinize gerçek bir dokunuştur. Asıl gerçek şu ki çekim yasası ve inanç yasası dediğimiz şey, imkansız gibi görünen bir hayalinizin veya isteğinizin sizin için mümkün olan en kolay ve en hızlı şekilde sahip olmanız ve hayatınıza çekmeniz içindir. Mesela bir araba istiyorsunuz. Düşünüyorum, hayal ediyorum ve ertesi günü kapıda bir Mini Cooper bulduğumu söylemiyorum tabii ki de… Burada önemli olan detaylandırmak ve inanmak. O arabanın içinde olsaydınız nasıl kullanırdınız? Rengi, dokusu, sesi nasıl olurdu? O arabanın içinde kimler olurdu? Nereye giderdiniz? Aracınıza kişisel hangi detayları eklerdiniz?
Arabaya Sahip olmuş gibi hissedene kadar hayalinizde detaylandırın. Kısıtlamalar ve kalıpların dışındasınız sonuçta. Şimdi ve burada o araba size aitmiş gibi düşünün. Anda kalmak önemli. Düşünceler gelip gitsin. Unutmayın! Aklınıza gelen hiçbir düşünce size ait değil. Şimdi ne istediğinizi düşünün ve şekillendirin. Bu bir nesne veya istek olabilir. Burada önemli olan inanmak ve hissetmek. Ne derler bilirsiniz; Kader gayrete aşıktır. Önünüze gelen fırsatları değerlendirmeyi unutmayın. Başka bir yazıda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın…