Medya sosyal mi asosyal mi? Son 10-15 yılda hayatımız teknolojik bakımdan ne kadar değişti değil mi? Artık oturduğumuz yerden dünyanın heryerine ulaşabiliyor het türlü bilgiye saniyede kavuşuyoruz.
Film izlemek, alışveriş yapmak hatta canlı bağlanıp dünyanın diğer ucundaki sevdiklerimize kavuşmak bile saniyeler içinde yapabileceğimiz sıradan bir şeye dönüştü. Eskiden bilgimiz anne babamızın bilgisi ya da en fazla kütüphaneye itinayla yerleştirilmiş -büyük ihtimalle gazeteden kupon toplayarak alınmış :)- 24 ciltlik ansiklopedilerle sınırlıyken şimdi dünyanın bilgisine ulaşma hızımız saniyelerle ölçülüyor.
Sosyal medya ise bu inanılmaz hızın başka bir bileşeni. Artık bilgi dışında bilmeyi hiç düşünmediğimiz; hatta neredeyse hiç talep etmediğimiz pek çok şey de hop diye karşımızda. Liseden beri görüşmeyip sadece Instagram’da takipleştiğimiz arkadaşımızın yeni çantası, iki hafta çalışıp ayrıldığımız işten hala takipleştiğimiz kişilerin sabah kaçta ve ne kadar koştuğu, çocuğun kreşten arkadaşının annesinin sabah hazırladığı nefis kahvaltı gibi… Tabi bakmamak ve sosyal medyayla ilişkiyi minimuma indirmek mümkün ama çoğumuzun istese bile vazgeçemediği bir rutin şöyle bir X’e (nam-ı diğer Twitter), Instagram’a Facebook’a bir bakıp çıkmak.
İşte dananın kuyruğu da tam bu noktada kopuyor sanki. Çünkü nasılsa her türlü bilgiye ulaşabildiğimiz bu teknoloji kendimizi eskisinden çok daha yetersiz çok daha mutsuz hissettirebiliyor çoğu zaman. Üç çocuğuna kendi bakıp aynı zamanda kusursuz görünen anneler, biz milyonluk malzemeler kullanırken yüzüne sadece salatalık suyu sürüp on yaş genç görünenler, haftada beş kitap bitirirken aynı zamanda her gece dışarıda eğlenmeye gidenler ve daha niceleri.
Ayrıca işte terfi üzerine terfi alanlar, arabasını devamlı yenileyenler, dünyanın bir ucuna tatile gidenler; liste böyle uzayıp gidebilir. Bir de işin daha kötü kısmı var ki artık neredeyse doktor reçetelerinde uyarı olarak yazacak: yaptırdığı tahlilde azıcık yüksek çıkan değeri Google’da aratmayan ve okudukları yüzünden doktorla görüşünceye kadar uykusuz geceler geçirmeyenimiz yoktur sanırım. Yani işin özü teoride bize sonsuz bir özgürlüğün kapısını aralayan teknolojinin hem kölesi olduk hem de daha yetersiz ve mutsuz hissettiğimiz zamanlar arşa çıktı..
Peki ne yapmak lazım?
- Uzman değilim ama bu konuda derlediğim bir kaç tüyo var. Bunlar da teknoloji yoluyla edindiğiniz tüüüüm bilgilerin arasında bir yere sıkışsın artık..
- Eski romantik filmlerin vazgeçilmez repliğiydi: ’Güne seninle başlayıp seninle bitirmek istiyorum’ derdi aşıklar birbirlerine. Şimdi gece son ve sabah ilk gördüğümüz telefon ekranı. Mümkün olduğunca bundan vazgeçmek ilk ve en önemli şart. Çünkü çoğu araştırmaya göre belli bir sabah rutini(biraz esneyip sağa sola dönme, hafif bir gülümseme,geniiiş zamanlılar için abartıp küçük bir meditasyon) günün geri kalanında da telefondan daha uzak kalmaya güçlü bir motive kaynağı.
- Yapamadıklarımız ile dertlenmek yerine yaptıklarımızla övünmek: Kaydedip yapmadığınız milyonlarca egzersiz, yemek tarifi, balon deneyi vs. yerine gerçekten yapabileceklerinize karar verip yoğunlaşmak ve yaptıklarımızla gururlanmak telefonda zaman geçirmeyi engellemez ama iyi hissetmemizi sağlar.
- Örnek olmak: Ama gerçek bir örnek; elinde telefonla ’bırak artık şu tabletiiii’ diye bağırmadığımız nesiller yetiştirmek. Biraz zor gibi ama telefondan başını kaldırmadan bu çocuklara teknolojiden uzak durmalarını öğretmenin yolu yok.
- Kaliteli zaman: Mesela ailecek yemek yerken,mesela okuldan gelen çocuğunuz heyecanla bir şeyler anlatırken telefonu biraz uzak tutup bakmamak, bakmamak bir tarafa aklı da oradan kurtatmak paha biçilmez anılar biriktirmenize katkı yapabilir.
- Anın tadını çıkartmak: Belki de en önemli sebep. Çünkü anı biriktirmek için hunharca resim çekerken olayı kaçırdığının kaç kişi farkında? Yayınlayacağınız bir karne fotoğrafı için çocuğunuzu çıplak gözle görmek yerine telefonun arkasından görmek ne kadar doğru dersiniz?
- Kendinden memnun olmak: Evet incecik değilim, evet müdür de değilim ama orada gördüklerim de bu kadar parlak olmayabilir düşüncesini akıldan hiiiiç çıkartmamak.
Hadi bakalım şimdi bu yazılanları okumayı bırakıp kafayı kaldırıp hayata karışma zamanı:)