Yaklaşık beş aydır Hindistan’da yaşayan biri olarak gördüklerimi, tecrübelerimi, burdaki hayatı size anlatmaya ve aslında dinin farklı amaçlar için kullanılmasının ne gibi sonuçlar yaratacağını tartışmaya çalışacağım.
Buraya ilk geldiğimde farklı bir kültürle karşılaşacağımı ve kültürel bir şok yaşayacağımı biliyordum ama zamanın farklı bir noktasına ışınlanmış veya zamanda yolculuk yapmış gibi hissedeceğimi bilmiyordum. Aslında bu hissi Hindistan`da bir şehirden diğerine giderken bile yaşayabilirsiniz hatta aynı şehirde bir mahalleden öbür mahalleye geçtiğinizde bile hissedebilirsiniz. Adımınızı atar atmaz kültürel farklılıklar ve farklı yaşam tarzı dikkatinizi çekiyor. Elbetteki nüfusu en kalabalık ülkelerden biri olarak hava kirliliği, temizlik ve hijyen sorununun yanı sıra trafik burda en önemli sorunlardan birisi. Trafikte bisiklet, motorsiklet, araba, “tuktuk veya otto” dedikleri mini taksi olarak adlandırabileceğimiz araçlar ve diğerleri aynı anda trafiğe çıkıyor ve haliyle trafik içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ve elbetteki beni en çok sinir eden, başıma ağrılar girmesine sebep olan sürekli çalınan korna sesleri… İnanılmaz derecede rahatsız edici fakat buraya geldiğinizde anlıyorsunuz ki insanlar trafikte kornayla iletişim kuruyorlar ve kurallara pek de aldırış eden yok. Ayrıca yollarda festival kutlamaları yapıldığını ve tanrı sembollerinin tahtlara oturtularak dolaştırıldığını görebilirsiniz. Ve tabiki benim için çok garip ve tuhaf olan şey yollarda başı boş gezen inekler, bufalolar… Aslında evet bu hayvanlar hintliler için değerli ve onlar bizden farklı anlamlar yüklüyor olabilirler fakat onlara da sorarsanız bu hayvanların başıboş gezmemesi gerekiyor yine de bunun için alınmış herhangi bir önlem yok. Sanırım bu hayvanların sahipleri yiyecek masraflarını azaltmak için böyle bir yola başvurmuş, inekler dışarda buldukları çöpleri, otları yiyerek besleniyor. Bütün bu hayvanların sokaklarda olması bazı yerlerde karşılaşılan kötü kokuyu da açıklayabilir sanırım. Bütün bunları şehir hayatında görmek benim için şaşırtıcıydı çünkü Türkiye`de ancak köy hayatında karşılaşacağınız çoğu şey Hindistan`ın normal hayat akışı ki bizim köylerimizde bile hayvanların başlarında çoban vardır asla sahipsiz dolaşan hayvan yoktur. Bir diğer şaşırtıcı şey ise en ufak işler için bile meslek yaratılmış olması; örneğin bir alışveriş merkezine gittiğinizde düğmeye basmak için bile asansörün içinde devamlı oturan bir görevlinin bulunması gibi. Ben bunu nüfus fazla olduğu için istihdam yaratmak amacıyla yapılmış iyi bir adım olarak gördüm fakat farklı bir açıdan yaklaşmak da mümkün yani bu kadar basit bir iş için değil de daha faydalı işler için insanlardan yararlanılabilir, hangi açıdan bakmak isterseniz bakabilirsiniz fakat burdaki yaşam koşullarının ne kadar farklı ve zorlu olduğunu bilmeniz gerekir. Zaten Hindistan’da herşeye önyargıyla yaklaşırsanız emin olun burda yaşayamazsınız çünkü insanlar sizin baktığınız açıdan bakmıyor ve burda işler sizin mantığınızla hareket etmiyor. Mesela insaların dışarda restoranlarda elleriyle yemek yemeleri gayet doğal fakat bizim için çok tuhaf ve garip karşılanacak bir olay ayrıca benim en çok şaşırdığım diğer şey ise insanların yer durum farketmeksizin ayakkabılarını çıkartması ve çıplak ayak dolaşması ya da oturması. Benim için önemli sorunlardan biri ise dini inancın insanların hayatına etkisi. Herkesin inancına yüzde yüz saygılı biri olarak dinin değil, dinin farklı amaçlar için kullanılmasının karşısında olduğumu belirtmek isterim. Burda malesef ki din hayatın her alanına sokulmaya çalışılıyor ve gerçek amacından uzaklaşıyor, şöyle ki alışveriş merkezleri, bankalar, restoranlar, vb. her yerde dinsel bir görsel, sembol veya heykel görebilirsiniz. Bunun yanı sıra tapınakların neredeyse ticarethaneye dönüşmüş olduğunu görmek üzücü. Bence en azından din ile devlet işlerinin ayrı olması ve herkesin inancına saygı duyulması gerekir. Çünkü din, inanç kişisel olmalı; herkesin din ve vicdan özgürlüğü sağlanmış olmalı, malesef ki burda böyle bir özgürlük en azından ben göremedim. Benim içinde yetiştiğim kültür laikliğin önemini anlamamı sağladı çünkü malesef ki din insanların saf ve temiz duygularını sömürmek için çoğu mekanizma tarafından kullanılıyor. Dini inançları ve simgeleri terör için kullananlar ya da siyasi çıkarları için ağzında sakız edenler ve benzerleri malesef ki bizi ayrıştırıyor ve barış içinde huzurlu bir dünyada yaşama hayalini zorlaştırıyor. Bu nedenle burda karşılaştığım en büyük zorluk dinin bir dayatma olarak insanları yönlendirmeye çalışması ve bir ticarethane gibi kullanılmasıdır. Bu gerçekten üzüldüğüm noktalardan bir tanesi. Bu arada bu sorun bence her dinde karşılaştığımız temel sorunlardan bir tanesi fakat Hindistan`da ben bunu gerçekten yoğun olarak hissettim ve ülkenin geri kalmışlığının nedenlerinden birinin de belki bu olabileceğini düşündüm.
Bunların dışında kültürel çeşitliliği, tarihi, lezzetli yemekleri, harika doğası, doğaya olan saygısıyla ve ilginç yaşam tarzıyla size farklı bir deneyim yaşama imkanı sunan ve 5000 yıldır varlığını sürdüren Hindistan mistik ve gizemli bir uygarlıktır. Dünya üzerinde belki de hiçbir yerde tecrübe edilemeyecek kadar çok şey barındıran dünyanın en büyük coğrafyalarından biridir. Bu nedenle üzerine yazılacak çok şey olan derin bir kültürdür, ben sadece sizinle günlük hayatta gözlemlediğim bazı sıkıntıları, bunun üzerine düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Dünya üzerinde yaşayan her insan için mutlu, huzurlu, barış içinde yaşayabileceğimiz bir dünya diliyorum, sevgiler.