Özgürlük… İnsanların her zaman ihtiyaç duyduğu ama hiçbir zaman tam olarak kıymetini bilmediği, kaybettiğinde de kendisine sunulan küçük parçalarıyla mutlu olduğu en doğal hakkı.
İnsanoğlunun var olduğu andan itibaren başlayan yönetme ve yönetilme ihtiyacının en çok darbe vurduğu hak özgürlük hakkıdır ne yazık ki. Bazen toplumu yönetmek adına kurulan düzeni korumak, bazen menfaat çatışmaları, kimi zaman da “ben” duygusuna yenik düşen insanların kişisel egolarını tatmin etmek, karşısındaki kişiler üzerindeki gücünü hissettirmek amacıyla sürekli kısıtladıkları özgürlük…
Bu belli başlı özgürlük kısıtlayıcılarından daha tehlikelisi ise insanın yaşadığı coğrafyada, -kendisi dışındaki- insanların yargıları ve verecekleri tepkilerdir. İnsan bireysel olarak aslında çok güçlü ve her zorluğa dayanabilecek bir varlık olarak dizayn edilmişken kendisi dışındaki tüm etkenlerden dolayı sürekli taviz verdiği özgürlüğünü ele geçirebilecek anları yakaladığında da bu kez devreye giren başka bir tehlike var ki; işte bunu aşmak çok da kolay olmuyor maalesef: Bana yakışmaz…
Çocukluğundan itibaren sürekli kısıtlamalarla şekillenen hayatına zorla da olsa alıştırılan insan zincirleri kırıldığında da o daraltılmış alanın dışına çıkmaya korkan biri olarak ne yapacağını bilemez hale geliyor. Özgürlükten korkmak! Dayatılan, öğretilen, örf adetler, dini ve toplumsal kurallar, ayıplamalar, birilerinin birilerine biçtiği yapay duruş kıyafetleri, “sen böyle olmalısın” denilerek üzerine vurulan damgalar vb. şeyler sonrasında, özgürlüğü kabul edemeyen, sindiremeyeceğine inanmış, özünden uzaklaşmış bir insan tipi ortaya çıkıyor ne yazık ki!
Herkesin doğuştan itibaren etrafına duvarlar örmeye başladığı insan, bu kez kendisine örülen duvarların arkasına açılan kapıdan çıkmaya korkan zavallı bir varlık haline geliyor. Bu noktadan sonra ise sürekli şikâyet eden, mızmızlanan, mutsuz kişilikler olarak hayata katkı sunmadan ömrünü bitirmeye çalışan anlamsız kalabalıklar yine birilerinin güdümünde özgürlükten bihaber yaşamaya (!) devam eder hale geliyor.
İnsan kendini hapseden duvarları kendisi örmeye başladığı an başkalarının ördüğü duvarları yıkmayı deneyebilir mi? Tabii ki hayır!
Okuyan, kendisini geliştirmeye çalışan dünyadaki tüm gelişmeleri takip etmeye gayret eden insanların ise bu duvarları herkese, her şeye rağmen yıktıklarını görmek mümkün. Özgürlükleri kısıtlayıcı tüm etkenlere karşı gelmek dururken kendi etrafına duvarlar örmeye devam eden insanların mutlu olması düşünülemez.
Duvarsız ama duyarsız olunmayan günler dileğiyle…
Saygılarımla.