Okumayı emreden bir din Kur-an dili kötü olabilir mi? Bilmeyi, hataya, yanlışa düşmemeyi öğrenerek doğrunun peşinden koşmayı emreden bir din kötü olabilir mi?
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
- Oku! Yaratan rabbinin adıyla oku!
- İnsanı bir kan pıhtısından yarattı.
- Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
- O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.
- İnsana bilmediklerini öğretti.
Zerreden kütleye tüm varlıkların yaratıcısı kudret sahibi Allah, yeryüzüne son ilahi dini Kâinatın Efendisi Hz. Muhammet (S:a.v.) aracılığıyla indirdi. O, öyle bir din ki; ilk emri “oku” olmuştur. Oku kelimesi ilk bakışta sıradan gelebilir lakin derinlemesine düşünüldüğünde hiç de öyle olmadığı anlaşılmaktadır.
Okumak, kişiye bilmeyi, en değerli olana yani bilgiye erişmeyi emreder. Birine oku demek, bilgisiz kalmamasını istemektir, yalana yanlışa hataya düşmemesi için kendini korumaya alması demektir, doğruyu bilmeyi ve doğruyla yaşamayı öğrenmesini önermektir. Okumak, iç ve dış etkenlere karşı nasıl davranılması gerektiğini öğrenmektir. Okumadan hekim, okumadan yargıç, okumadan mühendis olunamadığı gibi okunmadığında gelişimin olamayacağı aşikârdır. Öyleyse, okumak yalnızca sıradan bir kelimeden ibaret değildir.
Kitleleri köleleştirmek ve sömürmek isteyenlerin genel taktiklerinin başında eğitim hayatına darbe vurmak gelir. Bilmeyi önlemek düşünmeyi önlemektir. Öğrenmeyi engellemek karşı koymayı engellemektir. Oysa Allah, kuluna öğrenmesini, bilmesini emrediyor. Bilmeden doğruyu bilemeyeceğini anlatıyor ve bu emrini kutsal kitabın ilk emri olarak veriyor. Okumayı emreden bir din kötü olabilir mi? Bilmeyi, hataya, yanlışa düşmemeyi öğrenerek doğrunun peşinden koşmayı emreden bir din kötü olabilir mi?
Yüce ve son din olan İslâm kim ne derse desin kıyamete kadar geçerli olacak dindir. Bu mübarek dinin kutsal kitabı ise Kâinatın Kitabı Kur-an’ı Kerim’dir. Allah (c.c.) bu mübarek kitabı kıyamete kadar korumayı vadetmiştir. Ve Allah’ın vaadi gerçektir. Hiçbir güç, hiçbir beşer o vaadin aksini yapamaz. Tüm dünya birleşse ve tüm yeryüzündeki kutsal kitapları yok etse yine de o mübarek kitabın bir harfini değiştiremez veya yeryüzünden yok edemez.
Akıllarınca Kur-an’ı Kerim’e hakaret etmeyi veya Mushaf’a zarar vermeyi bir şey zannedenlerin aslında ne kadar aciz ne kadar bedbaht oldukları ortadadır. İğne ucunun milyarda biri kadar olan mikro mikroorganizmanın şu yeryüzüne yaşamayı haram ettiğini unutup kendini dev üstü aynalarda görenler aldanmışlardır. Hangi kılıfın altına saklanırlarsa saklansınlar gerçek orta yerde gün gibi durmaktadır. Kur-an’ı Kerim’in korunmaya ihtiyacı yoktur. Ancak bizlerin dinimizi, kitabımızı korumaya ihtiyacımız var.
Kutsallarımıza karşı yapılan saldırıların artmaya başladığı bu dönemde bizlerin daha fazla gerçeğe sarılması icap etmektedir. Malumunuz o aşağılık eylem Türkiye Büyükelçiliği önünde gerçekleşti. Bir başka ülkenin değil, Türkiye’nin! Bunun apaçık mesajı herkesçe bilinmektedir. Çünkü bizler halen İslam’ın kılıçtarıyız ve onların korkulu rüyasıyız. Onlar korkmaya devam etsinler ama bizler kıymetli okurlarım din konusunda daha cesur olmalıyız diyor bugün başlangıcı olan mübarek “Üç Aylar’ın” hayırlara vesile olmasını niyaz ederek hepinize esenlikler diliyorum.