Unutulmamalıdır ki, insan hayatı çürümüş patateslerle mücadele edecek kadar uzun değil. Kafanızı çürümüş patateslerden arındırın..
İnsan beyni âdeta bir kütüphane gibidir. Doğduğumuz andan itibaren bu kütüphanemize bir şeyler yerleştirmeye başlarız. Gerekli gereksiz, anlamlı anlamsız her şeyi buraya arşivlemeye kodlanmış gibiyiz. Okulda öğrendiğimiz akademik bilgilerden ziyade, sosyal hayatımızda edindiğimiz informal bilgiler bizleri ilerleyen süreçte yıpratacaktır. Örneğin birisiyle geçmişte yaşadığımız bir problem aniden gün yüzüne çıkıp tadımızı kaçırabilir.
Geçmişte olup biten ya da çözülemeden tozlu raflara kaldırılan bu sorunlar çürümüş patatesler olarak hafızamıza yerleşmiş durumdadır. Bu çürümüş patatesler hem psikolojik olarak yıpratmakta hem de kötü kokular bırakmakta. Öncelikle insan beyni dediğimiz bu kütüphaneyi berrak bırakmak ve düzenli kullanmak bizim elimizde. Sürekli geçmişe dönüp ‘keşke’ demek, sorun varsa çözmeden üzerini kapatmak, yarım kalan hikayeleri tamamlamaya çalışmak arşivi bulanıklaştırır. Ve bu çürümüş patatesler iyi ki’lere de, tamamlanan hikayelere de zarar verir, onları çürütür.
Toni Morrison’un ” Uçmak istiyorsan seni aşağı çeken her şeyi bırak.” Sözünde de olduğu gibi, kafamızın içindeki bu çürümüş patateslerle asla yükselemeyiz. Bizi aşağı çeken tüm olumsuzluklardan kurutulup çürümüş patatesleri kafamızın içinden atmalıyız.
Şu da unutulmamalıdır ki, insan hayatı çürümüş patateslerle mücadele edecek kadar uzun değil. Kafanızı çürümüş patateslerden arındırın..